Alman Hristiyan Demokrat Parti’nin  (CDU) genel başkanlığına Alman gazeteciler  tarafından dahi ismi zor okunan! Merkel’in halefi ve favori adayı Annegret-Kramp-Karrenbauer (AKK) seçildi.

Almanya’da geçtiğimiz aylarda Bavyera ve Hessen eyaletlerinde CDU’nun önemli oranda oy kaybetmesi ve sağcı popülist parti AfD’nin hızla yükselişi ve siyasi arenada yer bulması, mülteci krizi nedeniyle Merkel üzerinde kamuoyu baskısı artmış ve parti içindeki sağ kanat ayaklanmaya başlamıştı. Merkel 18 yıl yönettiği  parti içindeki otorite ve favorisini kaybetmişti.

AMERİKAN SERMAYESİ MERZ’İN İSMİNİ ÖNE ÇIKARMIŞTI

2009 yılında Merkel’e karşı genel başkan adayı olan ve Hamburg’da dün yapılan parti kongresinde de AKK’nin en büyük rakibi  Friedrich Merz adaylık yarışını kaybetti. Kaybeden aslında sadece Merz değil, Merkel’in karşısına Merz’i çıkaran büyük medya grubu Bild, die Welt gazeteleri gibi yayın organlarının sahibi Axel Springer Verlag ve sırtını Amerikan sermayesine dayandıran kanat kaybetti.

Merkel’in genel başkanlık adaylığından çekileceğini açıklamasının ardından özellikle Bild ve die Welt gazetesi Merz’i ön plana çıkararak, partiyi daha sağ bir eksene götürmek isteyen Merz’i açıkça destekledi. Alman kültürünün öncü kültür olması gerektiğini savunan,  uluslararası transatlantik para borsasının kilit adayı, merkezi Amerika’da bulunan  Blackrock adlı finans kuruluşunun danışma kurulunda yer alan 63 yaşındaki Merz ile CDU tamamıyle aşırı muhafazakar yöne  kayma tehlikesinden şimdilik bir nevi kurtulmuş oldu. İki özel jet sahibi de olan Merz özelleştirmenin ve neo-liberal politikanın da  önde gelen savunucularından.

MERZ İLTİCA HAKKINI TARTIŞMAYA AÇMIŞTI

‘AfD’nin oylarını ikiye böleceğim’  şeklinde kampanya yürüten Merz,  Alman anayasasının 16a maddesi olan temel iltica hakkının dahi tartışmaya açılması gerektiğini bildirmişti. Nazi dönemine karşlılık bu maddenin bir sorumlululuk olarak anayasaya alınmasının ardından bu madde Almanya’da bugüne kadar hiç tartışılmamıştı ve temel hak ve özgürlükler kapsamında görülüyordu. Alman anayasasının 16a maddesi dini, rengi, milliyeti ve siyasi düşünceleri gereği takibe, kovuşturmaya uğrayanlara sığınma hakkı veriyor. Bu  açıklamadan sonra  Alman kamuoyu da Merz’in bu yöndeki  talebine büyük bir tepki göstermişti.

1971 yılından beri ilk kez CDU parti kongresinde birden fazla adayın ismi vardı. 1971’de Helmut Kohl  rakibi Rainer Barzel’ien karşı yarışmıştı. Adaylardan biri de yine muhafazakar yanı ağır basan ve ABD ile iyi ilişkileri bulunan Jens Spahn’dı. Spans 999 delegenin sadece 157’sini alarak ikinci tur oylamaya katılma şansını dahi elde edemedi.

ASLINDA MERKEL TEKRAR KAZANDI

Her ne kadar Merkel  CDU Genel Başkanlık görevinden istifa etse de ve bu karar  onun politikadan çekileceği olarak kamuoyuna yansıdıysa da aslında Hamburg’da dün gerçekleşen parti kongresinde AKK’nın kazanması ile Merkel tekrar kazanmış oldu.

Merkel’in 2021 yılına kadar başbakan olarak kalacağı ve AKK ile birlikte koordineli olarak CDU’yu seçimlere kadar taşıyacağı unutulmamalı. Her ne kadar AKK ile de partide sağ söylemler görünürlük kazanacak olsa da Merz’e kıyasla  bir rahatlamanın olacağı aşikar. AKK’nın kazanması ile CDU’nun federal düzeyde koalisyon ortağı Alman Sosyal Demokrat Parti (SPD) de derin bir nefes aldı. Merz gibi tamamıyle Amerikan sermayesinin ortak çıkarları doğultusunda hareket eden, Rusya ile ilişkilerin dondurulmasına  kadar varan bir dış politika zihniyeti, içerde CDU’nun öncü kültür ve tamamıyle ulusal kimlik ve değerlere dönmesini savunan daha katı ve muhafazakar bir aday olan Merz ile koalisyon çatırdayabilir hatta erken genel seçim kararı dahi alınabilinirdi. CDU’nun yenilikçi kanadı ve Merkel’in halefi AKK ile birlikte koalisyonun ömrü uzadı, Merkel’in başbakanlık için 2021’e kadar üzerindeki baskı ve yük azaldı hatta Merkel başbakanlık için koltuğunu sağlama almış oldu.

AKK: CDU KİTLE PARTİSİ OLARAK KALMALI

Merkel’e göre daha sağ bir politika izleyecek olan AKK,  CDU’nun Avrupa partiler coğrafyasında ayakta kalan son büyük kitle partisi olacağına inanıyor. AKK aynı zamanda siyasette de deneyimli bir isim, parti genel sekreterliği yaptı, eski eyalet başkanlığını görevini üstlendi ve parti tabanını iyi tanıyor.

AKK Avrupa Güvenlik Konseyi ve Avrupa ordusu ile güçlü bir Avrupa olması gerektiğine inanıyor.  Güçlü bir devlet olması gerektiğini savunuyor ve bununla birlikte çalışanların da haklarının güvence altına alınmasını talep ediyor.

Daha muhafazakar söylemleri ile tanınan Merz ve Spahn’a göre AKK Hristiyan Demokrat Birlik’in adında yer alan Hristiyan ifadesinin temsil ettiği sosyal boyut ve temel değerlere de  dikkat çekiyor.

MERKEL İLE KOORDİNELİ ÇALIŞACAK

AKK,  başbakanlıktaki koalisyon görüşmelerinde ve CDU’nun parti yönetimi toplantılarında Merkel ile birlikte çalışacak. AKK Merkel döneminde muhafazakar ve ekonomik açıdan liberal seçmen grubunun partiye olan güveninin azalmasından sonra CDU’nun muhafazakar söyleminin yeniden tanımlanması gerektiğine savunuyor.

AŞIRI SAĞ AfD AKK’NIN SEÇİLMESİNE SEVİNDİ

AKK’nın seçilmesine en çok sevinenlerden biri de AfD Genel Başkanı Alexander Gauland oldu.Gauland’a göre AKK adaylardan Merz’e göre daha az sağcı olması nedeniyle AfD’ye kayan oyların tekrar toparlanamayacağına inanıyor.

‘ÇİFTE VATANDAŞLIK UYUMA ENGEL’

AKK’nın öncelikle konularından biri parti içindeki sağ kanadı kazanmak ve AfD’ye giden seçmenleri kazanabilmek. AKK  mülteci krizini tekrar açıkça masaya yatırmak istemiyor ve bu suretle halefi  Merkel’i güvence altına almak istiyor. Sınırların, kapıların mültecilere kapatılması AKK’ye bu konuda kısa süreli de olsa rahat nefes aldıracak. Merkel’in yenilikçi çizgisindeki AKK, muhafazakar kanattan oy alma umuduyla Almanya’da yaşayan Türk vatandaşlarına çifte vatandaşlık hakkının uyuma engel gerekçesiyle yeniden tartışılmaya açılması gerektiğini düşünüyor. Her ne kadar parti sağa kaymacak şeklinde açıklamalar yapsa da AKK’nin bugün parti genel sekreterliği ve parti yönetimine sağcı isimleri listesine alacağı  belirtiliyor.