Anadolu’da 600 yıl önce eşitliğin, barışın, adaletin, özgürlüğün ve mücadelenin simgesi olan “Böre” nam-ı diğer Dede Sultan (Börklüce Mustafa) için aralarında ünlü edebiyatçı, müzisyen ve oyuncuların bulunduğu topluluk 2014 Nisan’ında İzmir’in Karaburun ilçesinde bir araya gelerek UNESCO ve Türkiye Kamuoyuna tarihi bir çağrı yaparak, 2016’nın Börklüce Mustafa yılı olmasını talep etmişti.

Aralarında sanatçı Zülfü Livaneli, müzisyen Emre Saltık, İlkay Akkaya, Şair Ahmet Telli, Şükrü Erbaş, Enver Aysever, Atilla Sertel, genç kuşağın ünlü müzik grupları Karmate ve Marsis’in bulunduğu 59 kişinin bu çağrısı, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından kabul gördü ve 2016 yılını Börklüce Mustafa ayaklanmasının 600. yıldönümü dolayısıyla ‘Börklüce Mustafa Yılı’ ilan etti.

İzmir Belediyesi bu yıl içersinde farklı etkinlikler düzenleyip Börklüce Mustafa, Şeyh Bedreddin, Torlak Kemal ve onların onbinlere varan müritlerini çeşitli etkinliklerle anacak.

Bunlardan birisi de düzenlemesini İzmir Akdeniz Akademisi’nin üstlendiği, ‘Börklüce Mustafa Sempozyumu’ olacak. Sempozyum, 1416 Ayaklanması’nı tarihsel, coğrafi ve tarih yazımsal karşılaştırmalarla ve karşılaşmalarla ele almayı hedefliyor. Amaç, ayaklanmanın yerel dinamiklerini sorgularken evrensel özelliklerini de tartışmak ve farklı yaklaşımlar çerçevesinde incelemek.

2-5 Haziran 2016 tarihinde yapılacak sempozyuma ben de bir bildirimle katılacağım. Bildirimin özetini ilgi duyanlar için aşağıda paylaşıyorum:

Alman kaynaklarında “Böre” - nam-ı diğer Dede Sultan

Böre”– nam-ı diğer Dede Sultan’daki ortak kullanım öğretisi en az iki bin yıllık bir geçmişe uzanır. Bu öğretiye Lykurgos’un uygulamalarında, Yunan düşünürü Platon’un “Doğru ve İdeal Yönetim” felsefesinde rastlayabiliriz. Aynı öğretiyi İngiliz düşünürü Thomas Morus’un “Ütopya Adası”nda bulmak da mümkün. Bu öğreti Campanella’nın “Güneş Ülkesi’nde”, Aristo’nun adalet arayışında da vardır. Ortaklık düzeninin atası kabul edilen Karl Marks ise, “Komünist Manifesto”yu ortak kullanımı temel alarak yazmıştır.

Ahmet Arif, “Karl Marks daha dünkü çocuk sayılır!” derken, Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal’in eşitlikçi, özgürlükçü ve paylaşımcı dünya görüşünü yansıtan “Nikâhlı kadınlar hariç, ben senin emlâkine tasarruf edebildiğim gibi sen de benim emlâkime aynı sûretle tasarruf edebilirsin” söylemine gönderme mi yapıyordu acaba?

Börklüce Mustafa’nın görüşü ileriki yıllarda Nazım Hikmet’in destanında, “Yarin yanağından gayri her yerde ve her şeyde hep beraber!” belgesi olarak dizelerde yer alır. Börklüce ve müritlerinin dudaklarından dökülen “İriş Dede Sultan iriş!..” nidâsı ise, Alman kaynaklarında “İriş rabbimiz İsa iriş!” olarak karşılık bulur.

Taşralı fakat son derece donanımlı “Böre”, nam-ı diğer Dede Sultan; Ege havzasındaki Yahudi, Hıristiyan, Rum, Türk ve Torlaklarla Stilaryon’da (Karaburun) başlattığı isyan, Alman Leopold Schefer’in “Güneşin Altında Çarmığa Gerilenler“ adlı romanında çok çarpıcı bir şekilde anlatılmıştır.

Alman kaynaklar, 1416’daki isyanın arka planındaki iktisadi ve toplumsal dinamikleri 19. yüzyıl başlarında irdelemeye başlamışlardır. Alman Şarkiyatcıların o tarihe kadar Anadolu coğrafyalarındaki toplumsal hareketliliğin yalnız tarihsel dokuları üzerinde durup, Osmanlı vakayinamelerden yaptıkları alıntılarla yetinmişlerdir. Alman kaynaklarında Börklüce Mustafa ile ilgili en “eski” ve “ilk” bilgilere Johannes Löwenklau’nun “Türkischen Historienˮ adlı çalışmasında rastlıyoruz. 1558’de Latince kaleme alınan çalışma anonim nüshalarından oluşmaktadır. Lirik şiirler şairi, roman yazarı Alman Leopold Schefer, 1847 yılında Stilaryon’daki isyanı romanlaştırarak, “Der Gekreüzigte unter der Sonne / Güneşin Altında Çarmığa Gerilenler”  altında Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal’‘i ölümsüzleştirir. Şeyh Bedreddin’i ise “büyük bilge”, “kanun yapıcı” ve “isyanın baş mimarı” olarak betimler. Bu anlamda Schefer’in bu eseri, ilk “Börklüce Romanı” olma özelliğini taşır.

1878 yılına gelindiğinde, tarihçi ve yazar Johannes Scherr, kültürler tarihine ilişkin tasvirlerinde, Bedreddin’in müritleri Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal`i “Ein türkiseher Heilands / Türk Aydınlanması” başlığı altında kendi yordamınca yorumlarken, isyan ile ilgili önemli bilgiler aktarır. Osmanlı tarihçisi Alman Franz Babinger ise 1921 yılında yayımladığı “Şeyh Bedreddin” çalışmasında Bedreddin’in müritlerini anar ve Karaburun’daki isyana gönderme yapar. “Aufstand des Burkludsche Mustafa / Börklüce Mustafa İsyanı” adlı doktora çalışması ise eski Doğu Almanya’nın Leipzig Üniversitesi’nde Karl-Eugen von Wädelin tarafından yapılmıştır. Karaburun’daki isyanı irdeleyen bu çalışma: “15. yüzyılda Bizans’ın Toplumsal ve İktisadi Durumu, 12.- 14. Yüzyılda Aydın Bölgesi, Bedreddin ve Börklüce İlişkisi, Azaplar ve Börklüce” başlıklarını taşır.”