YSK, AKP’nin “İstanbul’un ilçelerinde sayım tekrarlansın” önerisini reddedince CHP İstanbul merkezinde ve taraftarları arasında ‘bu iş tamam’ çığlıkları yükselmişti. Bunu izleyince facebook hesabımda “ Osmanlı’da oyun çok, mazbatayı almadan gevşemeyin” mesajını paylaşmıştım. Bu süre içerisinde gördük ki AKP bizleri utandırmadı. Hoş oyun sadece İstanbul için değil ülkenin tüm sathı mahallînde sahneleniyor: Bakanlık, Başbakanlık ve Meclis Başkanlığı yapmış adamı kukla misali oynat ve ‘seçimi kazandım’ dedirt, ertesi gün İstanbul halkına teşekkür afişleri as, KHK lı diye kazanmış adayların hakkını KENDİNE YARGIÇ DİYENLER aracılığıyla gasp et, soy ismine göre seçmenlerin CHP tarafından tespit edilip enterne edildiği iddiasını ileri sür, geçersiz oyların tekrar geçerli hale getirilmesi için sayım tekrarlat, polis güçlerini kullanarak seçimi kriminalize et, 3-5 oyla veya polis zoruyla aldığın her yerde itirazları reddet vb. gibi.

Aslında bunlar seçim sonrası sahneye konan oyunun ilk perdesi. Esas olarak oyunun senaryosu seçim öncesi yazıldı ve seçim sırasında da sahnelendi: güçlü bölgelerden kritik bölgelere seçmen kaydırma ve bir evde onlarca seçmeni barındırma, ölmüş kişileri seçmen olarak yazma, Kürt bölgelerinde sandıkların seçmenden uzak bölgelere taşınma, Güvenlik güçleri ve mafya aracılığıyla korkutma, tehdit, sayım sırasında tutanaklara AKP ve MHP lehine fazla yazma, vb. vb. İşin sofistik daha doğrusu Nazi taktiği; bu yapılan tüm hile ve soytarılıkların CHP tarafından yapıldığını hem de güçlü bir şekilde gündeme getiren Denyo’ların(arsız ve yüzsüz oyuncu)sahnede daha fazla yer almaya başlamış olmasıdır.

Yukardaki senaryo esas olarak AKP’nin %30larda MHP’nin %5 seyrettiğinin gizli anketlerle ortaya çıkması üzerine yazıldı. Ankara, Suruç vb. katliamlar 1915 Kasım seçimleri için sahnelenmişti. Ve sonuç iktidar için olumluydu. 2017 ve 2018 seçimlerinde bu yöntem uygulanamadı çünkü hem deşifre olmuşlar hem de şartlar uygun değildi. Bunun üzerine hile ve sahtekârlık üzerine otoriter ustaların(öncelikle Hitler, Afrika, Güney Amerika ve Asya’da ki diktatörlerin) deney ve tecrübeleri dikkatle incelenerek uygulanmaya başladı. İşte yüksek lisans çalışması da bu seçimler için başlatılmış oldu.

Şimdi bu çerçevede İstanbul’a bakabiliriz:

İstanbul öncesi bir saptama yapmak gerekirse verilen istatistiklere göre muhalefetin seçimi aldığı illerdeki nüfus oranı iktidarın tüm hormonlu oylarına rağmen %46 civarında. Daha da önemlisi ekonomik veriler: Muhalefetin yöneteceği 3 büyük kentin ülke ekonomisine katkısı sırayla şöyle: İstanbul 425 milyarlık toplam net gelirin %41’i olan 175 milyarı, Ankara %13 ünü yani 51 miyarı ve İzmir de %9.5 civarında olan 41 milyarlık net karı ülke kasasına aktarmaktadır. Görüldüğü gibi sadece bu üç kent toplamda ülke ekonomisine % 65 oranında net kar aktararak ekonominin can damarlarını oluşturmaktadır. Diktatörlükler hiçbir yerde ve zamanda ekonomiyi muhalefetin kontrolüne bırakmamıştır. Bu onların sonu olur. Burada esas halka İstanbul’dur. Çünkü tek başına nerdeyse ülke ekonomisine katkısı %50 oranına yaklaşmaktadır. İşte, Başkan Babanın İstanbul’u CHP’ye bırakmamasının arkasında yatan nedenin esası(her ne kadar ilk anda acemice davranmış da olsa) budur. Nedeni budur çünkü: partizanlık, ulufe dağıtmak, sınırsız harcamalar, lüx yaşam, ihalelerle zengin taraftar yaratılması, savaş harcamaları, yoksul halka yardım kampanyaları, gösterişli yaşam, psikolojik tatmin aracı olan süper mega projelerin hayata geçirilmesi, Diktatör olmanın sınırsız icraatları, psikolojik, sosyal tatmin ve politik çıkar vb. uygulamaların yarı yarıya azalacağı anlamına gelmektedir. Bu da; bu ekonomik kriz ortamında diktatörlüğün sürdürülemez olduğunun bir göstergesidir.

Buradan çıkan sonuç: büyük ihtimalle Başkan Babamız İstanbul’u vermeyecektir. Ankara’yı verdi çünkü cepheyi daraltması gerekiyordu. Ankara’yı verdi çünkü Belediye Başkanın siyasi kişiliğinin, onunla uyum sağlayabileceğini ona düşündürdüğü içindir.

RTE İstanbul için elindeki tüm kozları kullanarak rest çekecektir. Onun içindir ki polis B. Çekmece ’de, onun içindir ki FETÖ suçlamaları sırada. Onun içindir ki Adalet Bakanlığı dahil devletin tüm siyasi aygıtı harıl harıl çalışmaktadır ve de yeni türden oyunlar düşünülmektedir. Eğer bu saldırıları CHP’li OĞULLAR(Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ve Kaftancıoğlu) püskürtebilirse(ki bu konuda devlet ve iktidar içindeki çelişkilerin, uluslararası kamuoyunun yarattığı olumlu koşulların ve ekonomik krizin yarattığı atmosferin uygun olduğundan bahsedebilirim) göreceksiniz ki İmamoğlu, Başkanlığını Başkan babasının tasallutu altında yürütme zorunda kalacak veya istifa ettirilecektir vb. Dişli ve direngen çıkarsa da meclisin muhalefeti, fiziki saldırı, komplolar, vb. oyunlar sahneye konacaktır.

Çözüm için;

Daha önce de dediğim gibi İstanbul ilinin yaptığı gibi tüm kentlerde devrimci unsurlarla işbirliği ve size seçimi kazandırmada rol oynayan tüm kesimlerle birlikte ortak hareket için şartlara uygun taktikleri hayata geçirmek gerekmektedir.

Ankara milliyetçilerin katkısıyla kazanıldıysa eğer bilinmelidir ki İstanbul devrimcilerin emeğiyle alınmıştır. Daha da önemlisi İzmir hariç tüm büyük illerde ki başarı da Kürt halkının katkısı tartışılmazdır.

Başkan babanın algı yönetiminden korkmayın. Çünkü kendi taraftarları dâhil hiç kimse artık ona inanmamaktadır. İnananlarda çıkarları gereği ‘mış’ gibi yapmaktadır.

Yükselen öfkeyi yakalayıp dost ve müttefiklerinizle omuz omuza olamazsanız İstanbul’u kazanamazsınız. Bakın Sudan’da hakkını yedirenler değil koruyup direnenler kazandı..