Sevgili okuyucular,

Halk arasında yaygın bir kanı vardır. Burası Türkiye her an, her şey olabilir. Yaşanabilir. Geçtiğimiz günlerde, cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan tarafından, basına kapalı, ‘basın toplantısı’ yapıldı. Gerçi ilk defa yapılan, ‘basına kapalı, basın toplantısı’ değil ama yinede irdelemeye ve konuya ilişkin yazı yazmaya değer.

Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, 13 Eylül öğlen Saat’lerin de, başlayan 3 Saat süren, İstanbul beylerbeyi sarayında, kendine yakın yandaş ‘basın’ daha doğrusu, doğrucu davutların katıldığı bir toplantı düzenledi.  Kendine ‘basın’ mensubu diyen, görevlerinin tam olarak ne olduğu belli olmayan, basın kimliği taşıdıklarını, ‘zannederek’ basına kapalı, ‘basın toplantısına’ katılmışlardır.

Daha önceleri de, bu ve buna benzer, ‘basın’ toplantılarının yapıldığı, ülkeyi yönetenler tarafından, bu tarz, ‘basın’ toplantılarının katılımcılarına, ‘emret komutanım’ ‘padişahım sen çok yaşa’ ‘türkiye seninle gurur duyuyor’ ‘sen dik dur, biz arkandayız’  tekerlemelerinin, tekrardan hatırlatıldığı brifingler olduğu bilinmektedir.

Bu brifinglerde, ‘pardon’ basına kapalı, ‘basın toplantısında’ neler konuşulduğuna ilişkin, kamuoyuna yansıyan bilgilere bakıldığında, cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan yandaşlarına, bazı konularda, dikkatli olmalarını, ‘telkin’ edivermiştir.

Nedir bu telkinler? İŞID’e, karşı oluşturulan, ‘uluslar arası koalisyon’ güçlerinin, İŞID’le mücadele ederken, oluşturulacak olan algı operasyonunun nasıl oluşturulacağı, AKP’nin bu algı operasyonundan ne kadar az yara alarak çıkacağı telkinidir.

Bu toplantıya katılan, ‘basın’ kimliği taşıyan, ‘kelli felli’ ‘basın’ mensupları, R.T. Erdoğan’a, öngörülerini anlatarak, AKP ve hükümetin yara almaması için, ‘engin’ düşüncelerini aktardılar. İŞID konusuna paralel olarak, bakın basına neler yansımış; “gizli bir şekilde üslerin açılması” önerisi getirildi. Yine, operasyona destek için yeni bir tezkere tartışmasının başladığını hatırlatan medya yöneticileri, Meclis’e sunulacak bir tezkerenin AKP’yi zor durumda bırakacağına yönelik de görüş bildirdi. Burada, “Üsler fiilen açılsın ancak tezkere sonradan çıkarılsın” şeklinde öneriler dile getirildi. Zirvenin geneli, bu yönde yapılan tartışmalar ve önerilerle geçti.’’

Bu önermeleri okuduğum da, acaba bu toplantıya katılanlar, ‘basın’ mensubu olarak, basın adına mı, yoksa Dış işleri veya Milli savunma bakanlığını temsilen bürokratlar olarak mı, katıldılar?

İşin en ilginç yanlarından, bu toplantıya katılan, ‘basın’ mensupları, halkın haber alma öngörüsü ile hareket eden, basın mensuplarının sorularına cevap verirken, ‘aynı duyarlılığı’ gösteriyorlar. Kaçamak cevaplarla, konuşulanların, ‘devlet sırrı’ olduğu izlenimi vererek, adeta gizemli bir hava içine giriyorlardı.

Yeri gelmişken sormak istiyorum. Nedir bu gizemlilik? Nedir bu, ‘devlet sırrı’? Bazı, ‘basın’ mensupları biliyor da, bazılarının erişmesi neden yasak?

Peki, bu basına kapalı, ‘basın toplantısın da’ var olan, ‘devlet sırrı’ denilen bilgilere sahip olan, ‘basın’ mensuplarının görevlerinin arasında, istihbarat ajanlığı, devlet adına çalışan özel ajanlık veya yetkili bakanlıkların bürokrasinde yer alan, devlet adına çalışan elamanlık var mı?

Nasıl olur? Bir basın mensubu katıldığı toplantılarda, ‘devlet sırrı’  var diyerek, halkın haber alma özgürlüğünü engelleyebilir? Bir basın çalışanı nasıl olur da, haber almak veya halka, okuyucularına, izleyicilerine ulaştırmak yerine, ‘devlet sırrı’ gizemi yaratarak, kendini istihbarat, ajan veya bir yetkili bakanlıkların, bir elamanı gibi görür?

Nerede kaldı, basın ahlakı? Nerede kaldı, özgür basın? Nerede kaldı, halka doğru ve tarafsız haber ulaştırma görevi? Benim, bu ‘basın’ adına hareket eden mensuplara önerim şudur. Ya görevlerinizi, kimliğinize uygun davranarak yapın, gerçekten basın mensubu gibi davranın.

Veya basın kimliğinizi bir tarafa bırakın, gidin AKP içinde siyasal çalışmalarda bulunun. Veya istihbarat örgütlerinde, Milli istihbarat, jandarma istihbarat gibi örgütlere katılarak, ajanlık görevi üstlenin. 

En azından, yakanızdaki kimlikle özdeşmiş olursunuz. Yandaş basın yerine, yandaş istihbaratçı olarak anılırsınız.

Kusura bakmasınlar ama basın mensuplarının, meslektaşlarına bu tür bir yakıştırmayı öngörmesi, tabii benim bir basın emekçisi olarak içimi acıtmaktadır. Ama başka yol bırakmıyorsunuz.

Özgür basın, halkın doğru haber alma özgürlüğü, ilkeli basın asli görevlerimiz arasındadır!

Bir sonraki yazımda buluşmak üzere,

15 Eylül 2014

Face:aliekber.pektas

Twitter: @AliekberP