Sevgili okuyucular,

Barış dili! Ülkemiz Türkiye’de özlenen ve hasreti çekilen bir dildir, barış dili. Son kırk yıllık süreci mercek altına alıp incelediğimizde, savaş dilinin neredeyse hâkim dil olduğu bir ortamda, ne kadar ihtiyaç duyduğumuz bir dil olduğunu kavrayacağız, barış dilinin!

Ülkemizin Kürt coğrafyasında, devletin temel argümanı haline gelen kirli savaş ve bu savaşın ‘ısrarla’ sürdürülmesini savunan dile karşı, ısrarla savunmamız gereken bir dil’dir, barış dili!

Yaşlı ve yorgun yerküre, bölgemiz coğrafyası toprakları üzerinde yaşayan insanlar yeterince savaş dilinden, çekeceklerini çekmişlerdir.

Yerkürede, bölge coğrafyamızda, paylaşamayacağımız hiçbir şey yok, ‘yârin yanağından’ gayri. Yerkürenin, bölge coğrafyamızın toprakları üzerinde yeterince nimet bulunmaktadır. Yeter ki nimetleri barış içinde, refah içinde adaletli olarak paylaşmayı bilelim. Bu nedenle ülkemiz insanlarının acilen, ivedilikle bir barışa ihtiyacı var. Barış, ancak barış dilini, ortak aklı kullanarak, toplumsal belleklerimizi yoklayarak ve çaba harcadığımızda gerçekleşecektir.

30 yılı aşkın süredir süren kirli savaşın son bulması için barış rüzgârlarının esmesini sağlamak, barut kokusu değil, papatya kokularının bahar rüzgârı ile birlikte dağıldığı bir sürece girilmek istenmektedir.

Bu durumdan, anlaşılan rahatsız olanlar bulunmaktadır. Rahatsız olanlar savaş baronları ve savaş baronlarının çanağından nemalananlardan başkası değildir.

Ortak akıl, demokrasi güçleri bu savaş baronlarına, nemalanan güçlere kesinlikle geçit vermemelidirler. Her şeye rağmen barışı sağlamak için, barış dilini bütün sevecenliği ile kullanmayı denemelidirler.

Türkiye Cumhuriyeti, AKP devleti ve başbakan R.T. Erdoğan barış dilini kullanmaktan uzak durmaktadırlar. Başbakan ve AKP kurmayları sürekli olarak savaş dilini, çatışma dilini ısrarla tercih etmektedirler. Bu ise barış isteyen kitlelerin umutlarında, ‘yinemi hüsrana uğrayacağız’ korkularıyla yaşamasını beraberinde getirmektedir.

Başbakan ve AKP kurmaylarının dili, sadece ülkemiz için değil, bölge ülkeleri, komşu ülkelerle olan ilişkilerinde de hoş karşılanmamaktadır.

Başbakanın dili toplumsal barışa zarar verdiği kadar, komşu ülkelerimizle de, bir arada barış içinde yaşamayı tehlikeye sokacak cinstendir.

Avrupa Birliği AB ilişkilerinde de, Başbakanın dili tiksindiricidir. AB ile olan üyelik ilişkilerimizi tehlikeye atan, süreci zora sokan tarzdandır.

Başbakan hala, ‘üslup’ olarak, ’Kasım paşalılık’ tercihinden yana olabilir. Bu kendi tercihidir. Bilinmelidir ki, bu ‘tercih’ ülkemizde Kürt sorununun çözümüne ilişkin yakalanmış olan barış sürecini tehlikeye sokmaktadır. Bu dil ve üslup, komşu ülkelerle bölge coğrafyasındaki ülkelerle dostane ilişkilerimizi zedelemektedir.

Sadece iç politikaya malzeme olarak, ‘milliyetçi’ ırkçı çevreleri hareketlendirmek ve duygularını okşamak içinde olsa, bu üslup toplumsal bütünlüğümüze zarar vermektedir. Kısacası, yapılan açıklamalar ‘demokratik’ bir ülkenin başbakanına yakışmamaktadır.

Umarım ülkemizin demokrasi güçleri için ortak akıl, sağduyu, etkin gelir ve barış, özlem olmaktan çıkar ve realite olarak yaşamımıza girer!

 07.02.13

    

 



- - -