Devlet böyledir işte: İktidarını meşrulaştırmak ve devamlılaştırmak için araçlara ihtiyaç duyar. Devletin konut, ulaşım, sağlık ve diğer politikaları böyledir. Avrupa’da, Japonya’da, Amerika’da, Rusya’da vardır diye “Kentsel Dönüşüm” uygulamalarına Türkiye de katıldı. Deprem gibi afetlerin bıraktığı derin izlerin öyle yamalama yöntemleriyle çözülemeyeceğini anladılar. Deprem ve diğer afetlere (taşkın, toprak kayması vb.) karşı dayanıksız ve uygun yapılmayan bina ve benzerlerinin en iyisi yıkılarak yerlerine yeni teknik bilimine uygunlarının yapılması ideal bir çözüm gibi göründü. Büyük para ve sosyalite gerektiren bu uygulama ideal uygulanırsa en az zararlara neden olabilecek yöntemlerdir. Bu böyle bilindi ya, artık Türkiye’de tüm eskimiş binalar (belki de doğru bir yöntemdir!) yıkılıp yenilenmeye başlandı. Ve bu tarz yeni rantlara neden oldu. İşte devlet(ler) böylece meydanları ve mekânları bu nedenlerle araçlar olarak kullandı. Ve doğaldır ki   iktidarlar da hegemonyalarını uygulayabilmek için araç olarak da sermayeyi kullandılar.

Devletin bu kapitalist modernite süreci içerisinde kullandığı tüm araçlarının kendine özgü büyüklükleri ve güçleri vardır. Sözde yoksul kesimlerin yararına olarak sunulan Kentsel Dönüşüm Projesi bu konularda önemli rantlar sağlamaktadır. Bugün artık kentsel dönüşümdeki talana bakıldığında, dönüştürülenlerin aslında halktan alınarak burjuvaziye teslim edilen rezidanslar, oteller, avm’ler ve diğer yapılar olduğudur. Bu yöntemle de iktidarlar kente güvenlikli siteler yaptığını ve yurttaşlarına büyük rahatlık sağladığını iddia ederler.

Diyarbakır’da son zamanlarda Bağlar Belediyesi’nin Koşuyolu Caddesi’ne cephe olan (bakan) tüm binaları mantolama yöntemiyle çeşitli desenlere ve renklere boyadığını fark ettim. Belediye bulduğu bir kaynaktan bunu yapmaktadır ama bu para hibe bile olsa sonuçta bir paradır. Herhangi bir AB kaynağı ya da bir dünya bankası hibesi olabilir belki. Bu kaynağı bilmiyorum. Belediyenin Koşuyolu’nu güzel gösterme amaçlı olan bu düşüncesi-apartman sahiplerine bir kıyak olarak görülse de!-bana göre biraz sorunludur.

          Bağlar’daki hemen hemen tüm binaların deprem yönetmeliğine uygun yapılmadığı bir gerçektir. Esas olan Bağlar ve diğer semtlerdeki tüm dayanıksız binaların yıkılıp yerlerine estetik ve sağlamlık açısından yenilerini yapmaktır. Devlet(iktidar/hükümet) sorunu olan bu konunun günahı tabii ki tek başına bugün itibari ile belediyeye ait değildir. Ama Allah aşkına bir tekme vursanız yıkılabilecek binaları sırf güzel göstermek için büyük paralarla mantolamak (tecrit etmek/izole etmek) ve boyamak nasıl bir düşüncedir? Belediyenin hiç mi bir mühendisi yoktur? O binaların sağlamlık (dayanıklılık) testleri yapılmış mıdır? Gerçekte o binalar sağlam mıdır? Böylesine önemli mühendislik deney ve tahkik hesaplarının yapılmadan bina sırasına göre mantolamak ve boyamayı çok doğru bir mühendislik ve idarecilik görüşü olarak algılamıyorum. Dilerim yanılıyorumdur.