Üç örgüt yaptıkları açıklamada AKP rejimin "Entegre Stratejisi"ne değinerek, bunun Kürt halkı ve tüm demokratik özgürlükçü kesimlere yönelik yeni bir inkar, imha ve sindirme süreci olduğuna işaret etti. 

"Aslında çok eski ve küflenmiş bu politika karşımıza yeni adıyla ‘entegre strateji’ olarak çıkmaktadır" diyen örgütler, demagoji ve yalan ile oyalama imha sürecinin derinleştirilmeye çalışıldığını söyledi.

"Kürt halkının ve PKK’nin 2012’de gösterdikleri üstün başarı ve bunu Rojava’da bir bölgesel güce dönüştürme süreci, İslamcı maskeli faşist TC’nin bölgesel hesaplarını alt üst etmiş durumdadır" diyen örgütler,  "İslamcı maskeli faşist AKP kliği, bölgesel bir savaşın gün be gün örüldüğü Ortadoğu karmaşasındaki iktidarını garantilemek için bir yanıyla ABD’nin bölge politikalarına uyumlu ve sorun çıkartıcı olmayacak bir seyir tutturup Türk ordusuyla arasını yeniden düzeltme gayretleri içine girerken diğer yandan da ihtiyaç duyduğu Başkanlık sistemini için Kürt oylarını kendine angaje etme arayışındadır" ifadelerini kullandı.

Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın son zamanlarda Almanya başta olmak üzere Avrupa Birliği’ni (AB) hedef alan eleştirilerine dikkat çeken örgütler, "Açıkça görülmektedir ki 'entegre strateji'nin imha parantezi sadece Kürt özgürlükçülüğüyle sınırlı değildir. Avrupa’daki Türkiye nüfusun oluşturduğu bütün demokratik örgütlenmeler 'terörün mali kaynağı' kapsamında hedef alınırken, Avrupa’daki sürgün devrimciler ise, 'ellerini kollarını sallayarak dolaşamayacaklar' söylemiyle doğrudan tehdit edilmektedirler. RTE, Avrupa’daki sürgün devrimcilere yönelik imha emrini, 'Paris olayları yakında Almanya’da da görülür' şeklindeki ifadesiyle net bir şekilde verdiği gibi 'teröre gösterilen müsamaha noktasında da hiç tahammülümüz kalmamıştır' sözleriyle bunun TC’nin resmi/kurumsal bir politikası olduğunu ilan etmiş bulunmaktadır" diye belirti.

Geçmişte Ermeni, günümüzde Kürt hareketini hedef alan "TC yönetimli faşist cinayet şebekelerinin" Türkiyeli sürgün devrimcilerin de peşinde olduğunu belirten örgütler,  "Bu saptama sadece RTE’nin sözleri üzerinde yapılan bir açıklama değil, şu aşamada özellikle Devrimci Karargah yönetimine yönelmeye çalışan cinayet şebekelerine ilişkin bilgi ve gözlemlerle kanıtlanmış bir belirleme düzeyindedir" dedi.

MİT tarafından Devrimci Karargah yapılanmasına sızdırılmaya çalışılan M.Ş.’nin gelinen aşamada devrimci adalete sığınarak bu düzlemde yaptığı açıklamaların bu durumu deşifre ettiğinin altını çizen örgütler,  "bu unsurla yapılan kapsamlı görüşme sonucunda ulaştıkları bilgileri özetle şöyle aktardı:


"-MİT'le gönüllü olarak çalışma yürüttüğü, bu çalışmayı önce Zürih konsolosluğunda görevli olan Mutlu ile sürdürdüğü ve daha sonra Bern başkonsolosluğun da  görevli Ali Doğan la yürüttüğü...

-Bu görüşme ve faaliyet için periyodik olarak dışarıda yüzyüze görüşerek yürüttükleri. Buna ek olarak acil, durumlarda telefonla bağlantı kurdukları. Ali Doğan’a ulaşamadığında Bern Büyük elçiliğinin telefonunu aradığını ve Ali Doğan'ı istediğinde telefona geldiğini...

-'Sol' çevrede olduğu ve dikkat çekmeyeceği için  devrimci-demokratik kurumlara gidip gelmesi ve genel bilgi istendiği...

-MIT'in kendi çektiği ve farklı yöntemlerle elde ettikleri gösteri vb. benzeri  fotoğraflarda, kendisine gösterilerek kimlik tespiti yaptırdıkları...

-Devrimci Karargaha  yönelmesi ve onun içine girme, orada kendisinde talep edilenler yönünde çaba sarf etmesi...

-MLKP'li olduğu iddia edilen bir bayanın fotoğrafının gösterilerek hakkında bilgi toplaması talebi...

-DHKP-C’nin bir toplantı yaptığı ve bu toplantı hakkında bilgi toplanması...

-Fotoğrafı gösterilerek PKK'li olduğu iddia edilen bir kişinin  çok önemli biri olduğu ve hakkında bilgi toplaması...

- … kişinin TKP/ML sorumlusu olmadığının araştırılması...

-MKP'lı iki kişinin kırsaldan  geldiği, (isim verilerek) gelip gelmediklerini öğrenmesi ve gelmişlerse neler yaptıkları...

-Devrimci Karargah yöneticisi olduğu iddia edilen bir kişi için,  "elimizde yeni fotoğrafı yok, yürüyüşte yanına git fotoğrafını çekelim" dendiği ve bunu yerine getirdiği...

-Türkiye boyutuyla Ankara’ya çağrışıldığını ve orada Türk soluna bakıyor diye ifade edilen MİT görevlisi “Teyze” diye hitap edilen bir bayanla görüştürüldüğünü bu görüşmede; Devrimci Karargah yöneticileri olduğu iddiasıyla kendisine fotoğraflar gösterildiği ve bunlarda iki kişinin önemli ve kendileri açısından mutlaka ele geçmesi gerektiği, ya da etkisiz hale getirilmesi.  Kendisine  seyrettirilen   Cengizhan filminde kelle uçurma sahnesi seyrettirilerek bu iki kişinin adı verilerek; 'düşün sen de onların böyle kellesini uçuruyorsun' dendiği.. Ve üst düzey yöneticilerin infazı için 100 ile 150 bin Euro verebileceklerini, devletin belirlemesinin bu olduğu....

-Ankara'da ki görüşmede Paris  suikastında  zanlı olarak tutuklanan  Ömer Güney’in fotoğrafının gösterilerek tanıyıp tanımadığının sorulduğu, tanımadığını  söyleyince; 'Bu' Paris elemanı, bu Heval oluyor’’ dedikleri...

-Türkiye’de göz altına alınıp  serbest bırakıldıktan sonra Ali Dogan tarafından  kendisine; 'git onlara bağır çağır, sizin yüzünüzden  gözaltına alındım diyerek psikolojik üstünlük kazan' dendiği...

-Durumunun deşifre olması üzerine Ali Dogan'ın  'deşifre oldun artık senle ilişki yürütemeyiz' dediğini... bunun üzerine kalkıp Türkiye’ye gittiğini ve gözaltına alındığında MİT'in kendisine yolladığı ve MİT'in elemanı olan avukatı Polat Küçük'le görüştüğü onunla MİT'e ortada kalmışlığı konusunda çaba sarf ettikleri. Bu çabaların bir sonuç vermediği, bunun üzerine Beşiktaş'taki MİT merkezine gittiğini ve kovulduğunu... Ali Doğan’ı aradığını ve onunda 'biz sana Türkiye’ye git demedik orası senin için daha tehlikeli' dediğini... ortada  bırakılana kadar bu faaliyetliliğine devam ettiğini ve ortada bırakılmasaydı bu faaliyete devam etmeyi düşündüğünü....

-Basınla yaptığı röportaj sonrası korkudan İsviçre polis ve istihbaratına başvurduğunu her şeyi onlara anlattığını ve onlarda devrimci örgüt ve kişiler hakkında bilgi vererek koruma istediğini...

-Mahkeme dosyasında geçen isim ve karalama amaçlı söylemlerin  kedisine ait olmadığını Ali Doğan’ın söylemi olduğu ve ifadesini yazıp düzenleyen KCK tim masa şefi  Komiser Ayhan’ın yazıp düzenlediğini.... orada ki bir çok iddia ve söyleminde onun tarafından  yazıldığı...

-MİT’in gelip sahiplenmesiyle serbest bırakıldığını, MİT elemanı avukatı ve KCK tim şefi Komiser Ayhan’ın  kendisini cezaevinden  alarak havaalanına getirip İsviçre’ye uçmasını sağladıkları..

-Tüm bu çabalarının sonucu korktuğunu herkes tarafından  kullanılıp ortada bırakıldığını, pişmanlık duyduğunu bu konuda devrimci örgütlerin adaletine sığındığı..."

Açıklama şu ifadelerle son buldu: "Ajanlaştırma ve devrimci örgütlere ajanlarını sızdırma çabaları geçmişten bu yana egemen sınıfların kullandığı kirli bir yöntem olarak var olagelmiştir. Bu yöntemle egemen sınıflar muhalif devrimci güçlere etkili darbeler vurmayı hedefler.

Ulusal ve devrimci hareketlerin tarihinde böylesi örneklere rastlamak mümkündür. Lakin devrimci ve ulusal hareketlerin mücadele tarihi göstermiştir ki, düşmanın bu tür sızmalar kimi kayıplara yol açsa da devrimci hareketin yürüyüşünü ve gelişimini engelleyememiştir, engelleyemez. Keza biz gücümüzü tarihsel haklılığımızda ve ezilen halkımızın özgürlük güçlerine olan derin bağlılığımızdan alıyoruz.

Ajanlık dünyanın en kirli ve halklarımızın nazarında tarihin lanetine uğramıştır. Ajanlaştırılarak soysuzca halkına ve devrimcilere karşı faaliyet yürütenler bilmelidir ki, sahipleri tarafından  kullanıldıktan sonra (M.Ş. olduğu gibi) bir paçavra gibi ortalığa bırakılacaklardır. Bu aşamada halkın ve devrimcilerin gazabı kaçınılmaz olacaktır. Bu kirli işi yapanlar için tek çıkış yolu bir an önce bu onursuzluğa son vererek halkın ve devrimcilerin adaletine sığınmaktır."