„ Ekmek kapısıydı, el kapısı... Ülkede verilmeyen ekmeğin kapısı…Yüzbinler için bir ışık, bir umuttu el kapısı... Ama kolayına değil elbet!!! Bedeli ayrılık, yoksunluk, hasret,  bekleyiş, özlemdi....“

 

İlk geldiklerinde bandolarla, güllerle karşılandılar. Kafalarında bir kaç yıl çalışır döneriz düşüncesi vardı.

Geriye dönüş tarihlerini sürekli ertelediler. Daha sonra yıllar yılları kovaladı. Almanya'da çocuk sahibi, torun sahibi oldular. Artık sadece Türkiye'de mülk edinme yerine, burada da ev-dükkan satın almaya başladılar. Bir türlü dönemediler. Burada „dönemeyenler ordusunu“ oluşturdular. Türkiye'ye karşı özlemleri her zaman sıcak olmasına rağmen, ayakları Almanya'da, yürekleri Türkiye'de atar oldu. Bu arada geçen yıllarda çok şey yitirdiler. Sağlıkları bozuldu. İnsan yerine konulmamaya, horlanmaya başlandılar. Ölümlerle sonuçlanan saldırılara maruz kaldılar. Onlarla ilgili çok şey yazıldı, çizildi. Yaşamları üzerine filmler çevrildi, öyküler, şiirler yazıldı, türküler söylendi. Yaşadıkları acı olaylar üzerine ağıtlar yazıldı, maniler düzüldü. Almanya'ya zorunlu geldikleri, sevemedikleri içinde almancayı bir türlü sökemediler. Yarım yamalak almancalarıyla kendilerini ifade etmekte, duygularını söylemekte zorlandılar. Zaman zaman bozuk almancalarıyla

“ Biz insanız, bu ülkenin ekonomisini bizler düzlüğe çıkarttık bize hakettiğimız değeri verin demeye çalıştılar“

Ama nafile çığlıklarını duyan olmadı. Hatta onları, yaşamlarını  feda ettikleri çok şeylere onlar için katlandıkları  evlatlerı dahi anlamadılar.

Evet değerli okurlar yukardaki yazıda ele aldığım Almanya'ya 1960 yıllarda gelen şuan bir kısmı aramızda dahi olmayan, bir kısmı kaderine küsmüş vaziyette yaşamanı sürdüren „Unutulan Kuşak Emekliler“.

 

Almanya Nereye Gidiyor ?

Son dönemdeki Almanya’da yaşanan gelişmelere bakarak bu soruyu rahatlıkla kendimize sorabiliriz. Bir dönem Merkez Bankası Yönetim Kurulu Üyesi iken istifa etmek zorunda kalan, Göçmenler aleyhine yaptığı açıklamalarla gündeme gelen ve Alman halkının büyük bir çoğunluğundan destek gören Thilo Sarrazin’in yaptığı açıklamalar, 9 kişinin ırkçı-faşistler tarafından öldürülmesive yaşanan ekonomik krizin faturasının adeta günah keçisi haline  getirilen  Göçmenlere çıkartılmak istenmesi  Almanya nereye gidiyor sorusunu ciddi olarak sordurtmakta..

Ekmek Kapısıydı El Kapısı...

Geçen zamanda neler yaşanmıştı da bu noktaya gelinmişti... Bir dönem yüzbinler için bir ışık, bir umuttu el kapısı... Bir dönemlerin umut kapısı an geldi zulüm kapısına dönüştü…

50 yıl önce önce dişlerine kadar kontrol edilip kısa bir süreliğine gelmişlerdi...Bir kaç yılda döneriz düşüncesi vardı. Ama dönüş tarihlerini sürekli ertelediler...Daha sonra yıllar yılları kovaladı, Almanya'da çocuk sahibi, torun sahibi oldular. Artık Türkiye'de mal mülk sahibi olmak yerine, Almanya'da da yatırım yapmaya başladılar. Bir türlü dönemediler...5 Milyona yakın  „dönemeyenler„ ordusunu oluşturdular.

Ayakları Almanya'da ama yürekleri Türkiye'de atıyordu. Bu arada geçen yıllarda çok şey yitirdiler... Sağlıkları bozuldu, insan yerine konulmamaya, horlanmaya, ölümlere varan saldırılara maruz kalmaya başladılar. Möln ve Solingen de yaşananlar kara bir leke olarak tarihin sayfalarına geçti.

Yıllarca bu ülkenin kalkınmasına katkı sunanlar, vergisini ödeyen, her Alman vatandaşının sorumluluklarını yerine getirenler adeta olumsuzlukların hedefi haline getirilmeye çalışıldılar..

1 Ocak 1991’de yürürlüğe giren Yeni Yabancılar yasasının 85-86 maddeleri Alman vatandaşlığına geçişi düzenleyerek „Kartallı Pasaportu“ seçenek olarak insanlarımızın önüne konuldu. Almanya’da yasalar önünde sosyal ve politik alanda Almanlarla aynı eşit haklara sahip olmak için bu yasadan yararlanılarak Alman vatandaşlığına geçişler başladı.

Alman vatandaşlığına geçişin en temel haklarından birisi olan seçme ve seçme hakkı insanlarımıza önemli avantajlar sağlamıştı. Ardından var olan siyasi partiler bu durumu dikkate alarak, partilerinden Türkiye kökenlileri  seçimlerde aday olarak göstermeye başladı... Almanya'da  insanlarımız artık gerek yerel, gereksede federal düzeyde meclise girmeyi başardılar..

Almanya Sosyal Devlet Anlayışından Uzaklaşıyor Mu?

 

Son yıllarda yaşananlar ciddi olarak insanlarda endişelere neden olmakta. Almanya'nın geleceğinden kaygı, endişe duyup başka ülkelere göç edenlerin sayısı hiçte azınmayacak rakamlara ulaşmıştır. Sosyal hakların kısıtlanması, kamu kuruluşlarının özelliştirilmesi, ırkçılık sapkamızı önümüze koyup ciddi olarak bizleri düşünmeye itmektedir. Geçmişte sendikalar toplu iş sözleşmelerinde yeni haklar için talepler öne sürmekteydiler. Simdilerde ise, eski hakların korunması başlıca ana hedef haline geldi. Fazla uzağa değil, şöyle bir  çevremize göz attığımızda, çöplerden yiyecek toplayanların ve sokaklarda, köprü altlarında barınmaya çalışanların sayısının hızla yükseldiğine tanık olmaktayız.

Almanya'nın gidişatı gelinen aşamada hiç’te iç açıcı gözükmüyor. Burada yaşayan ve  toplumun bir parçası olarak bizlerde, bu olumsuzluklardan daha fazla etkilenmekteyiz.

Bu durumda gelişmeleri yakından takip etme, tavır geliştirme sorumluluğuyla karşı karşıyayız. Yaşanan gerçeklere gözümüzü kapatamayız. Artık Almanya'nın Türkiye'nin bir ili gibi görme anlayışından hızla uzaklaşmamız gerekmektedir. Almanya'nın kaderini geleceğini bizlerde bu ülkenin emekçileriyle beraber değiştirebiliriz…Bunu böyle görüp ona uygun örgütlenmelerde yer alma zamanı gelmiştir..

Bakalım yaşam bize daha neleri gösterecek!!!