Almanya Sosyaldemokrat Parti ( SPD) Frankfurt teşkilatının Gutleut Saalbau salonunda düzenlediği ve sunuculuğunu SPD Hessen Milletvekili Turgut Yüksel’in yaptığı toplantıya Avukat Mehmet Daimagüler, SPD Hessen Milletvekili ve Genel Sekreteri Nancy Faeser ile gazeteci Dr. Michel Friedmann katıldılar. Baden Würtenberg Uyum Bakanı Bilkay Öney ile kurban avukatlarının da izlediği toplantıda ırkçılığın Avrupa’da vahim boyutlara ulaştığı, ırkçı partilerin Avrupa Parlamentosu’nda en büyük grup olabileceği vurgulandı.


Poliste ‘Neonaziler yapmış olamaz’ zihniyeti vardı


Davaya kurban yakınları adına katılan Mehmet Gürcan Daimagüler, emniyet güçlerinin NSU cinayetlerini çözüm konusunda sergilediği tabloyu sert şekilde eleştirdi. Yapılan yanlışlıklara ‘kaza’ denemeyeceğini kaydeden Daimagüler, “Polis her ayrı kentte, her defasında aynı yöntem ve aynı anlayışla hatayı yapıyorsa buna ‘kaza denebilir mi?  Polisin iz bulamadık sözü doğru değil. Cinayetlerin işlendiği yerlerde görgü tanıkları hep aynı kişilere işaret ediyorlar. Hatta Dortmund’ta görgü tanıkları katillerin neonazilere benzediğini söylüyor.


Cinayette tek silah kullanıyor, yine de polis kurban yakınlarını suçluyor. Telefonlarını dinleyip onları sorguluyor. Emniyet raporunda “Bizim kültürümüzde bu tür cinayet yok” yönündeki ifade, soruşturanların kafasında neonazilerin tetikçi, kurbanların da kurban olamayacağının işareti. Bu söz soruşturanların ırkçılığını ortaya koyuyor.  Halit Yozgat cinayetinden hemen önce internet cafeyi terkeden Andreas T. Anayasayı Korumu Örgütü’nün desteğiyle yalan söylüyor. Hessen’de önde gelen neonazinin avukatının parasını yine bu kurum karşılıyor. Davanın hakimine güveniyorum. Ancak kurumlar gerçeğin ortaya çıkmasına yardım etmiyor. Pek çok dosya kayıp oldu. Pek çok tanık olan biteni hatırlamıyor. Bu nedenle davada bütün gerçek ortaya çıkmayacaktır ”  diye konuştu.

Toplumsal tartışma şart

Milletvekili Nancy Faeser ise Anayasayı Koruma Örgütü’nün işini yapmasını kimler ve nasıl engellendiğini ortaya çıkarılması gerektiğini söyledi. Anayasayı Koruma Örgütü raporlarının politik çıkarlar için kullanılmasına son verilmesini talep eden Faeser, “Hessen’de yanlışların üzerine sonuna kadar gideceğiz. Olayların açıklığa kavuşması için çaba göstereceğiz. Ancak herşeyin ortaya çıkarılması durumunda güven tazelenebilir. Hessen’de çok organizeli işler yapıldığını düşünüyorum. 90’lı yıllarda mülteci yurtlarının yakılmaya başlanmasıyla birlikte toplumda ırkçılığa karşı tartışma olmalıydı” diye konuştu.

‘Çocuklar ırkçı doğmaz’

Gazeteci Dr. Michel Friedman ise belli çevrelerin ırkçılığı esas alan kültürü ısrarla devam ettiğirip çocuklarına aşıladığını söyledi. Devlet kurumlarının ırkçısı destekçisi olmaları durumunda NSU cinayetlerinden daha büyük sorunla karşı karşı olunduğunu vurgulayan Dr. Friedman özetle şunları söyledi:  “Çocuklar ırkçı doğmaz. Toplum ırkçılığı azınlığın sorunu olarak kabul ettiği sürecede konunun önemi anlaşılmamış demektir. 21. Yüzyıldayız. Halen hoşgörüden bahsediliyor. Hayır hoşgörü değil, bizim çoğulcu bir toplum olduğumuz esas alınmalı. 80 milyon üzerinde insan istediği gibi yaşamalı. Almanya’da yüzde on düzeyde aşırı milliyetçi seçmen var. Bunların günün birinde tek partide buluşmayacaklarını kimse söyleyemez. AfD adlı parti yüzde 4,8  oranında oy aldığını ortaya koydu. Diğer ülkelerde durum daha da vahim” Kaynak:e-gazete