İçişleri Bakanlığı tarafından hakkında soruşturma ardından açığa alınan ve daha sonra zimmet suçu davasından 3 yıl 45 gün hapis cezasına çarptırılan Elazığ’ın Karakoçan İlçe Başkanı DBP’li Burhan Kocaman Hamburg’da sorularımızı yanıtladı. 

Sayın Kocaman İçişleri Bakanlığı tarafından ‘zimmet suçu’ davası nedeniyle yargılandınız. Nedir işin aslı?

Kocaman: Karakoçan’da eşbaşkanlık protokolünü yürürlüğe koyduğum ve eş başkana maaşa bağlamam gerekçe gösterilerek hapis cezasına çarptırıldım. Bunu daha sonra yüksek yargıya götürdüm. Daha sonra hakkımda 2017 yılında ‘terör propagandası’  yaptığım gerekçesiyle ayrı bir dava açıldı ve yurtdışı yasağı kondu. Pasaportuma el konuldu.

1993 yılından 2013 yılına kadar Almanya’nın Hamburg kentinde yaşamıştınız. Birkaç gün önce de Hamburg’a geldiniz. Geliş mücadelenizi biraz anlatır mısınız?

Kocaman: Mahkeme sonucunda  hakkımda yurtdışı yasağı kaldırılmasına rağmen OHAL gerekçese gösterilerek pasaportuma el konuldu. Ayrıca hakkımda önce örgüt propagandası yapmakla dava açıldı daha sonra bu dava örgüt üyeliğine dönüştürüldü. Bir ara içeri alındım. İçerde rahatsızlandım. Kalp ameliyatı geçirdim. Oysa ben konuşmalarımda barış, insan haklarını hep ön plana çıkarmıştım. Belediye Başkanı olduğum dönemdeki siyasi konuşmalarımda, mesajlarımda bir tek savaş kelimesini bulamazsınız. Şu anda Türkiye’de tek adam despotizmi yani hukukun işlemediği bir süreç yaşıyoruz. 

Almanya’ya nasıl geldiniz?

Kocaman: Türkiye’den yürüyerek Kuzey Irak’a geçtim. Daha önce Almanya’da yaşadığım için oturum hakkım vardı. Erbil’deki Alman Konsolosluğu’na buraya gelmek için başvurdum. Eşim, ailem Hamburg’da yaşıyor. Bana verilen geçici pasaport ile Almanya’ya geldim. 

Politik mücadelenize bundan sonra nasıl devam edeceksiniz? 

Kocaman: Sadece Kürt hakının değil Türkiye’nin demokratikleşmesi yolunda hedeflerimiz var. Türkiye’nin bütünlüğü çerçevesinde Türk-Kürt birlikte demokratikleşme mücadele vermeli. Aslında HDP’nin bütün Anadolu’da yaşayan vatandaşlara eşit yurttaşlık hakkının verilmesi talebi vardı. Ancak Erdoğan Türkiye’nin geleceğine dinamit koydu. Partinin eş başkanları, milletvekilleri cezaevlerine gönderildi. Belediyelere kayyumlar atandı, belediye başkanları sürgüne gönderildi, ölümle tehdit edildi. Bütün bunlar demokratik haklara vurulan bir kamçıdır. Türkiye’nin acilen demokratik bir ortama ve yeni bir anayasaya  ihtiyacı var Almanya’da bundan sonraki çalışmalarımda da Türkiye’nin demokratikleşmesi için mücadele vereceğim. Asıl mücadele alanı elbette Türkiye’dir.  Ancak sürgünler,  faşizmin baskıları bizi yıldıramaz.

Görevden alındıktan sonra Karakoçan  Belediyesine kayyum atandı. Peki atanan yönetime halk nasıl tepki verdi? Seçilmiş bir siyasetçinin görevden alınmasına tepki mi duyuldu? Yoksa sessiz mi kalındı?

Kocaman: 7 Haziran seçimlerinden sonra Türkiye’de ciddi anlamda faşizm uygulandı. Bu halkta geri çekilmeyi getirdi. Elbette temel politikada halk HDP’ten vazgeçmiş değil. Ancak AKP devletinin faşist uygulamaları sonucu farklı yönelimler var halk tabanında. Ben göreve hizmet için gelmiştim. Belediye Başkanı olarak çalışmalarımın yüzde 20’sini politika oluşturmaktaydı. AKP öyle korkukttu ki insanları. Düşünün öğretmen olan ve politika ile hiç alakası olmayan kızkardeşimi bile sırf EĞİTİM-SEN üyesi olduğu için görevden aldılar. AKP kendi polisiyle, özel hareketiyle sadece kişinin kendisine değil, yakınlarına, ailelerine bile psikoloijik tehdit uygulamakta. Halk kayyumlar sonucu belki sokaklara dökülmedi ama politikalarından da ödün vermiyor. Seçilen politikacıların seçimle gitmeleri gerektiğini düşünen AKP’li seçmen bile var. 

Kayyumum atanmasından sonra başlattığınız projelere ne oldu? Kadın Sığınma Evi Projesi, Gençlik Evleri, Cem Evi inşaatı vs. 

Kocaman: Şu anda Türkiye’de bırakın belediyeyi özel bir sektöre temizlik işçisi alınırken dahi AKP yönetimine soruluyor. Herkes korku içinde. Ben göreve geldiğimde kimsenin politik düşüncesine bakmaksızın sözleşmeli personel ve taşeron işçi almıştım. Örneğin Özel kalem Müdürüm AKP’liydi. Kayyum atandıktan sonra sözleşmeli personallerin sözleşmeleri iptal edildi. Sözleşmeli personeller içinde MHP’li olan bile vardı benim dönemde. Çünkü insanların siyasal tercihleri değil, önemli olan onların yetenekleridir. Belediyede verimlilik esas olmalı. 

Karakoçan’da dil,  tiyatro, saz eğitimi olmak üzere gençlik projesi başlatmıştık. Kayyum atandıktan sonra bırakın projeyi sonlandırmayı,binanın içini darmadağın ettiler. Kadın Sığınma Evi projesi başlatmıştık. Hatta İstanbul’dan alanında uzman bir sosyolog getirmiştik. Bu projeyi de dağıttılar. Cem Evi projemiz vardı. Belediye olarak bir alan bile bulamamıştık. Bu projeyi dahi sonlandıramadık. Oysa Karakoçan’ın bir cemevine ihtiyacı var. 

Alman hükümetinden ne bekliyorsunuz? Alman hükümeti tarafından  gerekli yaptırımın Türkiye’ye uygulandığını düşünüyor musunuz?

Kocaman: Almanya Ortdaoğu ve Kürt politikası konusunda gerekli rolü oynayamadı. Türkiye’nin demokratikleşmesine katkısı olabilirdi. Ancak bunu yapmadı. Bölgedeki laik, demokrasi yanlısı mevcut güçleri desteklemedi. Bugün herkesin bildiği bir gerçek var ki o da Ortadoğu’da en temel mücadeleyi veren Kürtlerdir. Rojava’da Kürt kadınlarının İŞİD’e karşı verdiği mücadeleyi kimse yadsıyamaz. İslamcı örgüt IŞİD’e karşı en büyük mücadeleyi veren YPG’nin bayrağı, afişleri Almanya’da yasaklanmış durumda. Almanya Türkiye’deki Erdoğan’ın karşısındaki sivil toplum kuruluşlarına da mesafeli duruyor. Oysa Erdoğan rejimine karşı ortak bir tavır sergilenebilinirdi. 

15 Temmuz sözde askeri darbe sonucunda Türkiye 12 Eylül’den sonra en köklü faşizmi, askeri cuntayı getirmiştir. Cemaat- AKP aynı kliktir. Cemaat ile AKP’yi birbirinden ayıramazsınız. Cemaat Sarayın ta kendisidir. 

CHP’ye bu süreçte büyük görevler düşüyor. CHP ile HDP toplumsal muhalefeti birlikte harekete geçirebilir mi?

Kocaman: CHP Erdoğan faşizmi konusunda net bir politika geliştiremedi. Kürt politakasından dolayı AKP’ye hep destek verdi. Açıkçası CHP kendi rolünü dahi oynayamadı. Türkiye’de analar ağlamasın, barış istiyoruz diyemedi. Türkiye’de herkesi kucaklayan parti CHP olmalıydı. CHP, sürekli olarak hazırladıkları Kürt raporunu öne sürdü. Ancak bundan öte gidemedi. CHP Kürtlerden korktu. Oysa Rojava’daki Kürt de Türkiye’nin yararına, Türkiye’deki Kürt de. Şu anda Türkiye ile Rojava arasında ciddi ticaret var. Bütün bunlar büyük bir kazanımdır. Barıştan kimse korkmamalı. Ancak CHP HDP ile birlikte yan yana yürümekten  hep korktu.Bu korku atlatılırsa 2019 seçimlerinde AKP’ye karşı bir yol alınacağına inanıyorum.

Süheyla Kaplan / Almanya