Hamburg'da 25 Mayıs'taki yaklaşan yerel seçimler mevcut partileri harekete geçirdi.

En son Sol Parti, FDP (liberaller ilk kez benzeri birlik toplantısına katıldı) ve Korsanlar partisi yetkililerinin ortak basın açıklaması yaparak kamuoyuna mesaj vermeleri eyalet hükümeti sosyal demokratları (SPD) tedirgin etti.


Olayların yankısının Almanya sınırlarını aşması kamuoyunda tepkinin günden güne artmasına ve yeni protestolara yol açtı. Gezi olaylarının Rövanşını almak isteyen Türk medyasının ( daha çok yandaş medya ağırlıklı) gündemine girmesi seçim kaygısı içindeki SPD'li eyalet yönetimine "faiz lobisi" ve "dış mihraklar" tesbiti yaptırmasa da, yeni adım attırmak zorunda kaldı. 

Hamburg Emniyeti'nden yapılan açıklamada yapılan günlük durum incelemelerinin ardından 'tehlikeli bölge' uygulamasının devamını gerektiren bir durumun tespit edilmediği bilgisine yer verildi.


21 Aralık’ta Rote Flora adlı Alternatif Kültür Merkezi'nin kapatılmasını protesto eden anti-faşist, sol gruplarla polis arasında başlayan çatışmalar, 4 Ocak'ta kentin üç bölgesinin ‘tehlikeli bölge' ilan edilmesiyle neticelenmişti. Yaklaşık 40 göstericinin Davidwache karakoluna saldırması üzerine, ertesi gün yapılan ve 10 bin kişinin katıldığı izinli yürüyüşün yasaklanmasıyla olaylar çığrından çıkmıştı. Altona, St. Pauli ve Sternschanze semtleri ‘tehlikeli bölge' ilan edilmişti. İzinli yürüyüşe polis saldırmış ve gösteriler sırasında en az 500 gösterici ile 120 polis yaralanmıştı.


Hamburg'da yönetimde bulunan Sosyal Demokratlar, protestoların ardından takındıkları sert tavır nedeniyle krizi tırmandırdıkları gerekçesiyle yoğun eleştirilere maruz kalmıştı.

Hamburg Belediye Başkanı Olaf Scholz ise aldıkları kararı savundu. Scholz, Süddeutsche Zeitung'a yaptığı açıklamada yapılan kontrollerin, tedbirlerin gerekli olduğunu ortaya çıkardığını kaydetti. Belediye Başkanı birçok bölge sakininin alınan tedbirlerden memnun kaldığını ve kendini daha güvende hissettiğini belirttiğini söyledi.