Erdoğan, görüşmelerde Türkiye ve Almanya arasındaki siyasi ekonomik, kültürel ilişkileri gözden geçirdiklerini söyledi. İsrail Filistin meselesini görüştüklerini belirten Erdoğan, “Merkel’e ‘Siz Almanya’da duvarlar yıktınız ama İsrail duvarlar inşa ediyor’ dedim” diye konuştu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Avrupa Birliği'nin (AB) bölücü terör örgütüne yönelik tavrı kesindir. AB'nin böyle bir kesin tavrının da neticelerini görmek istiyoruz. Yani batı destekli bir bölücü terör örgütü olmamalıdır ve batı bunun karşısında tavrını net, açık ortaya koymalıdır, bizim beklentimiz budur" dedi.

Bugün yapılan görüşmelerde Türkiye-Almanya ikili ilişkilerinin gözden geçirildiğini, siyasi, ekonomik, ticari ve ekonomik alanlarda gelinen durumun değerlendirildiğini belirten Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

"2011 itibarıyla ticaret hacminde 32 milyar euro gibi bir rakama ulaşmıştık, bu yıl 7'nci ay itibarıyla henüz 17 milyar euro civarındayız. Yıl sonuna kadar 2011'i yakalayalım istiyoruz ki istikrarı böylece bulmuş olacağız. Dış ticaret hacminde bu hedefi yakalamamız aynı zamanda 2013'e yönelik de atacağımız adımların da belirleyicisi olacaktır. Şubat ayının sonunda Sayın Şansölyeyi Türkiyemizde ağırlayacağız ve temennim odur ki Türk-Alman üniversitesinin de temelini birlikte atarız. Bugün o kararlılığı, iradeyi ortaya koyduk. Dışişleri Bakanlarımıza bu talimatı verdik, Milli Eğitim Bakanlarımıza da aynı şekilde bu talimat verildi. Yoğun şekilde bu üniversitemizin Türkiye'de, aynı şekilde bir benzerinin de Almanya'da kuruluşunun adımlarını atıyoruz. Bununla birlikte yeni bir süreci ayrıca başlatmak istiyoruz. O da tabii Türkiye'nin özellikle Almanya ile NATO'da birlikte olması sebebiyle Suriye konusundaki hassasiyetin daha da artırılması sürecidir. Bu konuda Almanya'nın desteğine şiddetle ihtiyacımız var. Gerek Almanya-Rusya ilişkileri, gerek Almanya-Çin Halk Cumhuriyeti ilişkilerinin daha da hassasiyetle sürdürülmesi önem arz ediyor. Türkiye'ye şu anda gelen Suriye'den kardeşlerimizin sayısı 105 bine ulaşmış vaziyette. Bu 105 bin insan bize gelirken, Lübnan'a giden var, Ürdün'e giden var, 300 bine doğru bu rakam ulaşıyor. Suriye'nin içinde ise bu rakam evlerini terk edenlerin sayısı 2.5 milyona ulaşmış durumda. Bu küresel barışın özlendiği bir çağda bir felaket. Bu felaketi birlikte önlemek, engellemek durumundayız."

Başbakan Erdoğan, Merkel ile görüşmesinde İsrail-Filistin meselesinin de gündeme geldiğini belirterek şunları söyledi:

"Türkiye-İsrali ilişkilerine yönelik bir Marmara gemisi felaketini yaşadık. İsrail'in buradaki tavrı, burada 9 insanımızı şehit olarak vermiş olmamızın neticesinde bugüne kadar birçok görüşmeler oldu, bu görüşmeler neticesinde bizim tavrımız şu; özür dileyecek, tazminat ödeyecek ve Filistin'e olan ambargo kalkacak. Bunlar olduğu takdirde normalleşme süreci başlar, olmaması halinde normalleşme süreci başlayamaz, bunu defa etle bunu kendilerine aktardık, söyledik."

İsrail'in şu anda bölgede yapılaşma süreci yaşadığını hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Ben, Sayın Şansölye'ye şunu da söyledim; 'Siz Almanya'da duvarlar yıktınız ama İsrail duvarlar yapmaya halen devam ediyor, bunu anlamak mümkün değil'. Biz insanların arasına örülen duvarları değil, insanların arasına örülmüş olan duvarların yıkılmasını istiyoruz. Dünyanın, insanlığın barış için buna ihtiyacı var ve bunun özlemi içerisindeyiz. Bunun yanında bölücü terör örgütüyle alakala konuları müzakere ettik. Bu konuda verdikleri, verecekleri desteği artırarak devam ettireceklerini de yine kendileri bizlere söylediler, bundan dolayı da teşekkür ediyorum. Bakanlarımıza, ilgili bakanlarımıza gerekli talimatları verdik. Burada yoğun bir birliktelik gerekiyor. AB'nin bölücü terör örgütüne yönelik tavrı kesidir. AB'nin böyle bir kesin tavrının da neticelerini görmek istiyoruz. Yani batı destekli bir bölücü terör örgütü olmamalıdır. Batı bunun karşısında tavrını net, açık, ortaya koymalıdır. Bizim beklentimiz budur. Nitekim batı ülkelerinin birçoğuyla bizim suçluların iadesi anlaşması vardır. Bu anlaşmadan hareketle de bu tür suçluların ülkemize iadesini bekliyoruz. Ben sık sık birçok suçluların ülkelerine iadesine imza atıyorum Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak. Almanya'ya gönderdiğim iade edilen suçlular var, Fransa'ya, İngiltere'ye gönderdiğim suçlular var. Aynısını bizde bekliyoruz. Bu bizim en doğal, tabii hakkımızdır diye düşünüyorum."

Erdoğan ve Merkel, düzenledikleri ortak basın toplantısında gazetecilerin sorularını da yanıtladı. "Suriye'nin kuzeyinde sivil halk için koruma bölgesi oluşturulması gerekir mi veya uçuş yasağının konulması gerekir mi? Bunun için NATO'nun desteğini ister misiniz" şeklindeki soruya Erdoğan, "Bu konu BM Güvenlik Konseyi'nin alacağı bir karar" diye yanıt verdi.BM Güvenlik Konseyi'nin bu kararı almadıktan sonra Türkiye'nin böyle bir bölgeyi ilan etme hakkının veya yetkisinin olmadığını ifade eden Erdoğan, "Uçuşa yasak bölgenin bundan önce Irak'taki olaylarda çok ağır bedelleri ödendi. Aynı bedellerin burada ödemesini de doğru bulmayız. Öncelikle BM Güvenlik Konseyi'nin bu kararı vermesi, alması gerekir" dedi.

Erdoğan, açlık grevleriyle ilgili soru üzerineyse şunları söyledi:

"Türkiye'de açlık grevi veya ölüm orucu olayına bir açıklık getireyim. Şu anda Almanya'dan tüm dünyaya sesleniyorum. Bir defa Türkiye'de şu anda ölüm orucunda olan 1 kişi var. Bu tabii ki cezaevlerindeki bizim tıbbi müdahaleleri kontrol altındadır. Ancak onlara 'ölün' diyen siyasi parti veya bölücü terör örgütünün mensupları kendi aralarında kuzu kebap pişirip yemek suretiyle, bütün resimleriyle hepsi elimizdedir. Şu anda tarihlerini ve adresini de verebilirim, iyi ki yanımda bunları da getirdim. 17 Temmuz 2012'de milletvekilleri ve bölücü terör örgütünün bazı mensupları Mardin Kızıltepe'de Kasrı Kanco'da, isim de veriyorum, Ahmet Türk'ün verdiği ziyafette kuzu kebabını gayet güzel, şen şakrak bir şekilde götürdüler. Orada bunu yaparken öbür tarafta da kalkıp 'ölün' diyorlar. Şu anda açlık grevi vesaire böyle bir şey yok. Bu da tamamen şovdur. Ben bakanımı bizzat cezaevine gönderdim, bunları gitti yerlerinde de izledi. Şu anda zaten yarıdan fazlası dilekçe vermek suretiyle bu işi de bırakmış vaziyetteler. Böyle bir şey de söz konusu değil. Kaldı ki açlık grevi vesaire bu tür şeylerin hepsi de diğer suçlarda zaman zaman olur ve burada da yine hastanelerimizin bütün personelleri oralarda kontrol altında tutarlar. Böyle bir sıkıntı olduğu anda da gerekli müdahaleyi kendilerine yapmak suretiyle bu tedavi sürecini sürdürürler. Bütün bunlar bir şeyi arzu etmenin yanında, neyi acaba talep ediyorlar diye baktığınız zaman, bölücü terör örgütünün bırakılmasını. Dünyanın hiçbir yerinde bu tür şovlarla hukuk itilmez, yok farz edilmez. Hukuk neyi gerektiriyorsa o, sahibine teslim edilir. Şu andaki süreçte bu şekilde devam etmektedir. Bizim meselemiz, AK Parti iktidarı olarak, Türkiye'de sadece Kürt kardeşlerimizin değil, 75 milyonun meselesidir. Ama siz bakın sadece bir etnik unsur adına konuşuyorsunuz. Ben sadece bir etnik unsur adına konuşmuyorum. Şu anda Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanı olarak 75 milyon adına konuşuyorum ve 75 milyonun da tamamını kucaklıyorum. Tamamının dertlerinin dermanı olmaya çalışıyoruz. Bizim farkımız bu."



MT(AÖ/İD)