Neredeyse kopma noktasına gelen ilişkilerden Türk halkı kadar, Almanya’da yaşayan Türk toplumunun da büyük zarar gördüğünü söyleyen CHP Baden Württemberg Birlik Başkanı Kazım Kaya her iki tarafı da sağduyulu olmaya ve diplomasi dilini kullanmaya davet etti.

Almanya’nın saygın iki kurumunun teröre destek veren kuruluşların listesinde yer almasının ve sert tepkiler sonrası “hataydı“ mazaretiyle yaklaşık 700 şirketin yer aldığı listenin geri çekilmesi ile gelinen noktada Türkiye Cumhuriyeti’nin dünya devletleri nezdinde düştüğü durumun tarifi olmayacağını belirten Kaya, açıklamasında şunları söyledi:

EN ZOR DÖNEMİ YAŞIYORUZ“

“Türk diplomatlar ve generallerin Almanya’ya sığınması, İncirlik Üssü krizi, referandum etkinliklerine izin verilmemesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘nazi benzetmesi‘,

Die Welt gazetesi Türkiye muhabiri Deniz Yücel'in tutuklanması, casusluk krizi, Konya Üssü krizi derken Berlin - Ankara hattındaki gerginlik son olarak Alman insan hakları aktivisti Peter Steudtner'in de tutuklanmasıyla bir kez daha tırmandı.

Steudtner'le birlikte Türkiye'de hapiste olan Alman vatandaşlarının sayısı 9'a çıkarken, darbe girişiminin ardından Türkiye'de toplam 22 Alman vatandaşı da gözaltına alınmış oldu.

Tüm bu karşılıklı sertleşmelerin ardından Almanya, Türkiye ile ilişkilere yönelik hiç olmadığı kadar sert yaptırımlar uygulama kararı aldı.

Seyahat uyarısı, ekonomik yaptırımlar ve askeri işbirliğimizle ilgili yeni yaptırım tehditleri ilişkilerimizin normalleşmesini gecikterecek ve zorlaştıracak bir viraja girdİğimizin de en sert göstergesi.

TÜRKİYE, YALNIZ ÜLKE DURUMUNA DÜŞTÜ“

Köklü ve güçlü bir geçmişe ve dostluğa dayalı Türk - Alman ilişkilerinin bu denli zarar görmesi, ülkemizi yalnızlığa itmektedir.

Sıfır komşu sıfır dost ülke konumuna düşen Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik ve hukuk devleti olarak kalma mücadelesi veriyor.

15 Temmuz’daki hain darbe girişiminin esas sorumluları ile uğraşmak yerine şimdi rota Atatürkçülere çevrildi.

Bir an önce bu gaflet uykusundan uyanmak ve „Yurtta Barış, Dünyada Barış“ ilkesine acilen dönüş yapmak zorundayız.

Kendisine muhalif herkesi terörist ilan eden bu düzen Türkiye Cumhuriyeti’ni uçurumun eşiğine çoktan getirdi bile.

Devenin idrarının tartışıldığı bir ülkede kuvvetler ayrılığı yoksa, meclis yoksa, özgür düşünce ve medya yoksa, demokrasi yoksa iç ve dış politikanın ülke çıkarlarına uygun yönetilebilmesi beklebilir mi?

İDAM TALEBİ VARKEN İADE TALEBİ NE KADAR İNANDIRICI?“

Muhalif kesim tutuklanırken, muhalif düşünce saldırıya uğrarken, idam talepleri varken, Almanya’ya iltica edenlerin Türkiye’ye iade edilmesini istemek ne kadar inandırıcı?

Hem idamı isteyip hem de Fethullah Gülen ve üst kadrolarının iadesini istemek ne derece inandırıcı?

Türkiye’deki hukuk skandalları, Fetö soruşturmalarının sulandırılması ve siyasi ayağının bulunmaması ne yazık ki tüm bu iadelerin önünde de engel eleştiriyor. Adil Öksüz’ün de Almanya’da olması tesadüf mü?

Tüm bunlar şu mesajı veriyor: ‘Sakın Fethullah Gülen’i ve kadrolarını iade etmeyin!’

CUMHURİYET DAVASI İLE İYİLEŞME SİNYALİ VERİLEBİLİR“

Cumhuriyet gazetesinin davasının görüldüğü şu günlerde gazetecilerin serbest bırakılması ise dünyaya iyileşme yolunda çok önemli bir sinyali de verecektir.

CHP Almanya olarak Türkiye’nin çağdaş uygarlıklar düzeyinde yoluna devam etmesi için Avrupa’da da gereken eylemleri yapmaya, taleplerimizi dile getirmeye devam edeceğiz.

Adalet Yürüyüşü ile Almanya da artık Türkiye’nin sadece AKP demek olmadığını gördü.

Tutuklu gazeteciler serbest bırakılana kadar, KHK’larla ihraç edilen akademisyenler ve kamu görevlileri görevlerine iade edilene dek, müfredatta Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e yeniden layık olduğu yer iade edilene kadar, kadın ve çocuk şiddeti durana kadar, insan hakları ihlalleri sona erene kadar, basın ve ifade özgürlüğüne yönelik saldırılar bitene dek, mühürsüz referandumda hak yerini bulana kadar Türkiye’de ve Türkiye için her yerde adalet mücadelemiz devam edecektir.

Almanya’daki Türklerle laik, özgürlükçü, demokratik Türkiye için elele bu yolda yürümeye devam edeceğiz.

Dileğimiz o dur ki Avrupa’da yaşayan milyonlarca Türk vatandaşının da saygınlığı ve durumunu iyi değerlendirerek AKP Hükümeti de gelecekte kimin koluna gireceğini, kimin elini tutacağını iyi hesap eder. Orta Doğu bataklığı mı yoksa çağdaş Avrupa mı işte tam da bu yol ayrımında hep beraber duruyoruz.“