Dündar, Federal Meclis Başkanı Norbert Lammert, Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier, Başbakan Angela Merkel’ın dış politika danışmanı Christoph Heusgen ve Hükümet Sözcüsü Steffen Seibert'in yanı sıra meclisteki tüm siyasi gruplara mensup çok sayıda milletvekili ile bir araya geldi.


Görüşmelerinde hapishanedeki meslektaşları ve Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğü alanında yaşanan sorunlara dikkat çektiğini söyleyen Dündar, Alman siyasetçilerine AB değerlerini hatırlattığını kaydetti. Avrupa idealinin çöktüğünü, Türkiye’de olduğu kadar Avrupa’da da “müthiş bir korku ve umutsuzluk” dalgası olduğunu aktaran Dündar, “Peki, şunu soruyorum, istediğimiz dünya bir Putin, Erdoğan, Le Pen dünyası mı? Yoksa bizim bir başka dünya hayalimiz olacak mı? Şu anda çok romantik görünüyor ama bu hayali yitirirsek hiçbir yaşama ümidimiz kalmayacak” diye konuştu.

Can Dündar, DW'nin sorularını yanıtladı:

DW : Berlin'de federal hükümet ile ve Federal Meclis’te üst düzey görüşmeler gerçekleştirdiniz. İlettiğiniz beklentilerle aldığınız yanıtları bizimle paylaşabilir misiniz?

Can Dündar: Söylediklerimi birkaç maddede söyle özetleyeyim: ‘Birincisi, Türkiye ile yaptığınız anlaşma bir utanç anlaşması ve Avrupa ileride bundan utanacaktır. İki, bu anlaşma işlemiyor artık. Siz vize vermiyorsunuz, Türkiye yasalarını değiştirmeye yanaşmıyor ve gördüğüm kadarıyla da Avrupa’nın bir B planı yok. Üç, Türkiye Erdoğan’dan ibaret değil, bu yanlışı yapıyorsunuz. Halbuki Erdoğan’ın dışında büyük, modern, batılı değerlere inanan, demokrasiye, hukukun üstünlüğüne ve basın hürriyetine inanan bir Türkiye var ve onları ihmal ediyorsunuz. Halbuki asıl desteklenmesi gereken, Avrupa’nın ihtiyaç duyduğu Türkiye budur. Onlarla işbirliği yapmaz, iterseniz sadece Türkiye kaybetmez Avrupa kaybeder.'

DW : Ne yanıt aldınız? Bir destekle mi döneceksiniz Türkiye’ye?

Can Dündar: Benim ilk amacım bir gazeteci olarak hapisteki meslektaşlarıma, Türkiye’de basın özgürlüğünün önemine dikkat çekmek. Çünkü bu bir Avrupa değeri olarak biliniyor, öyleyse Avrupa’ya bu değeri hatırlatmanın yararı var. Çünkü Avrupa bu değerden vazgeçmiş görünüyor. Ya da kendi değerlerini gündelik çıkarları için feda etmiş görünüyor. Bunu yapmamalarını yüzlerine söylüyorum. Bunun şöyle bir yararı oluyor, başka bir ses duyuyorlar Türkiye’den. Çünkü bugüne kadar duydukları ses genelde resmi ses. Onlara, ‘Hayır, başka bir ses de var Türkiye’de ve bu ses giderek güçleniyor’ demek lazım. Ayrıca uluslararası dayanışmanın önemi var. Biz gerçekten şu anda bu dayanışmanın ihtiyacını hissediyoruz. Dolayısıyla mültecilerden kaçalım diye Türkiye’de otoriter bir sisteme göz yummak Avrupa için bir utançtır.

DW : AB’deki gelişmeler ışığında beklentileriniz ne kadar gerçekçi? İngiltere’deki referandumdan AB’den ayrılma yanlıları galip çıktı. Mülteci akını Avrupa’yı bir krize sürükledi ve Türkiye’nin AB üyeliğine soğuk bakan Merkel kendi ülkesinin çıkarları doğrultusundaki politikalarına öncelik verdi… Böyle bir süreçten geçen Avrupa’nın beklentilerinizi karşılama ihtimali ne kadar güçlü?

Can Dündar: Evet, herkesten bu umutsuzluk var. Türkiye’de de var. Açıkçası ben neredeyse hapisteyken daha umutluydum. Geçen hafta Brüksel’deydim, bu hafta Berlin’deyim. Müthiş bir umutsuzluk ve korku dalgası var. Ve bu tabii Türkiye’de de var ve bu korkular birbirini besliyor. Ama bu korku kervanına katılmanın da bir âlemi yok. Bizim bu korku tünelinden nasıl çıkacağımızı düşünüyor olmamız lazım. Benim önerim, gelin korkusuz olanlar dayanışalım ve birlikte bir gelecek inşa edelim. Sadece Türkiye için değil Avrupa için de. Avrupa idealinin çöktüğünü görüyoruz, Avrupa içe kapanıyor, bugün hepimiz daha net gördük. Peki, şunu soruyorum, istediğimiz dünya bir Putin, Erdoğan, Le Pen dünyası mı? Yoksa bizim bir başka dünya hayalimiz olacak mı? Şu anda çok romantik görünüyor ama bu hayali yitirirsek hiçbir yaşama ümidimiz kalmayacak. Dolaysıyla şimdiden yeni bir şey inşa etmek lazım ve başlamak için doğru zaman diye düşünüyorum.

DW : Peki Türkiye'deki sorunları salt ‘Erdoğan sorunu’ olarak mı görüyorsunuz? Yoksa daha kapsamlı, çetrefil bir süreçten mi geçiliyor?

Can Dündar: Vallaha çok sorun var ama Erdoğan bu sorunların en başında geliyor. Birçok açıdan, biz tarihimizde hiç görmediğimiz kadar baskıcı bir başkan adayı ile karşı karşıyayız. Hukuku hiçe sayan, demokrasiyi hiç önemsemeyen, bu anlayışı neredeyse Avrupa’ya ihraç eden bir liderle karşı karşıyayız. Dolaysıyla evet Türkiye’nin tek sorunu Erdoğan değil ama en büyük sorunu Erdoğan.

DW Merkel liderliğindeki Alman hükümetinden somut beklentiniz ne? Erdoğan’ın ya da Türkiye'nin izole edilmesi mi? Nedir?

Can Dündar: Hayır, bir defa şunu söylemek lazım. Açıkçası bir büyük tehlike de bu. Birincisi Türkiye’nin izole edilmesi, Türkiye için bir başka felaket olur. Ben Türkiye’nin müzakere sürecinin sürmesinden yanayım. İkincisi, Türkiye üç milyona yakın mülteciye ev sahipliği yaparak gerçekten gurur duyulacak bir şey yaptı. Ben bunu takdir ediyorum. Hele Avrupa’nın tavrıyla kıyasladığım zaman bunu alkışlamak istiyorum. Avrupa bu mültecilere sırtını dönemez, kısmen kendi yarattığı bir kaosa kapılarını kapatamaz. Bir B planı yok. Avrupa bu insanları kabul etmek zorunda. Şu anda anahtar Erdoğan’ın elinde ve kapıları açtığı zaman Avrupa ne yapacağını bilmiyor.

DW Can güvenliğinize yönelik tehditlere karşın mücadele ediyorsunuz, bunu daha ne kadar sürdürebileceğinizi düşünüyorsunuz? Basın ve ifade özgürlüğü ile ilgili sorunlar yeni değil, basının özeleştirisi hangi aşamada sizce?

Can DündarBen mesleğimi, kendimi, yaşam tarzımızı savunuyorum. Ve bunu yapmazsam zaten kaybedeceğiz. O yüzden bunu yaparken kaybedeceğim daha fazla bir şey yok ama bunu yaparak kazanabileceğimiz bir şey var ve buna inanıyorum. Hapisteyken de inanıyordum, şimdi daha çok inanıyorum. Ama dediğiniz gibi 1940’larda Aziz Nesin’i tutuklayıp eline kelepçe vurdular. Geçen hafta oğlunu tutuklayıp eline kelepçe vurgular. Tek suçları hükümetin hoşuna gitmeyen bir şey söylemekti. Ahmet Nesin’in de çocukları böyle mi yetişsin. Sorumuz bu. Yetişmesin istiyorsak bir şey yapmamız lazım, durdurmak için. Yoksa sadece seyirci olacağız ve çoğumuz hapiste olacağız ve işimizi bırakmış olacağız. O yüzden çoklarına fazla iyimser, romantik görünebilir ama bu mücadeleyi hepimiz vermek zorundayız.

DW: Türkiye’de meslektaşlarınızdan beklediğiniz desteği gördünüz mü?

Can DündarVallahi karamsar olmak için ararsanız birçok neden var. Tarihten gelen sorunlar var, basının kendi iç sorunları var, örgütsüzlük, sendikasızlık, meslek içi dayanışmanın olmaması, tersine meslek içi müthiş çekememezlik olması, gereken desteğin olmaması… İnanın hiç umurumda değil. Sonuçta tek başınıza da kalsanız bir şey yapmayı göze alamıyorsunuz o işe girmeyin zaten. Ben onu göze aldım, kimler yanımızda duruyorsa başımızın üzerinde yeri var. Kimler durmuyorsa kendileri bilir.

DW: Bu noktaya gelinmesinde dayanışmanın olmaması etkili oldu mu?

Can Dündar: Tabii, ama onları da anlıyorum. Birçok korkuları var. Herkesten aynı tavrı bekleyemezsiniz. Bu arada meslektaşlarımın bir kısmının niye bu işe soyunamadığını anlıyorum. Bunun sonunda işten kovulma var, hapis var, saldırıya uğramak var, öldürülmek var, ailenizin tehdit edilmesi var. Yani Türkiye’de gazeteci olmak ya da muhalif olmak diyelim, gerçekten zor. Ama bunu aşmanın da başka yolu yok. Karamsar olmak için çok nedenimiz, iyimser olmak için çok az nedenimiz var ama iyimser olmak zorundayız.

DW Panama belgelerindeki Türkiye bağlantılarıyla ilgili dosya yayınlamaya hazırladığınızı duyurdunuz. Belgelerde sizi en çok şaşırtan ne oldu?

Can Dündar: Beni şaşırtmadı ama Türkiye’de yerli ve milli olmayı bu kadar ısrarla savunan bir hareketin tamamen gayri yerli ve gayri milli yatırım hesaplarına yönelip dünyada iş çevirmesi, para çevirmesi haberlerin en önemli unsuru olacak.

DW : Herhangi bir hassasiyet gözetmeden, çekincesiz, belgelerde yer alanları yayınlayacak mısınız?

Can Dündar: Elde milyonlarca belge var açıkçası. Belgeleri parti parti alıyoruz. Bu yıllara yayılabilecek bir şey. Dolayısıyla biz şimdilik kamuoyunun gözü önünde olan, tanınmış isimlerin ilişkiler ağını çözmeye çalışıyoruz. Öyle bakınca yıllara yayılacak bir yayın olabilir bu.

© Deutsche Welle/Değer Akal / Berlin