20 Kasım 1956 tarihinde kurulan Alman Basın Konseyi, gazetecilik etiği konusunda çalışmalarda bulunuyor. Yazılı basında yer alan haber ve fotoğraflara yönelik şikayetleri değerlendirmek, Berlin merkezli Konsey’in en önemli faaliyetini oluşturuyor.

Alman Basın Konseyi Genel Sekreteri Lutz Tillmanns, DW’ye yaptığı açıklamada, işlenen suçlara veya görülen davalara ilişkin haberlere yönelik şikayetler geldiğini veya röportaj veren bir kişinin sözlerinin yanlış aktarıldığı gerekçesiyle şikayette bulunduğunu belirtti. Alman Basın Konseyi, örneğin geçen yıl Barcelona-Düsseldorf seferi sırasında düşen Germanwings uçağına ilişkin haberlere yönelik 400 civarında şikayet aldı. Genel Sekreter Tillmanns, bu şikayetlerin farklı şekillerde değerlendirildiğine işaret etti. Alman Basın Konseyi, yardımcı pilot Andreas Lubitz’in adının ve fotoğrafının yayımlanmasında sakınca olmadığına karar verdi. Tillmanns, dünyada yankı uyandıran bu kazanın ardından insanlar bilgi almak istediği için Lubitz’in adının yayımlanmasında sakınca görmediklerini ifade etti. Ancak Tillmanns, Lubitz’in yakınları veya kazanın kurbanları ve kurban yakınlarına ilişkin haber ve fotoğraflara ise eleştirel bir bakış açısıyla yaklaştıklarını vurguladı.

Logo Deutscher Presserat

Türkiye kökenlilere yönelik haberlere ilişkin şikayet

“Alman basınında Türkiye kökenlilere yönelik ayrımcılık ve önyargı içeren bazı haberler de şikayet ediliyor mu?” sorusuna verdiği yanıtta Tillmanns, özellikle işlenen suçlara ilişkin haberlerde failin milliyetinin belirtilmesinin bir sorun olabildiğine dikkati çekti. Tillmanns sözlerini şöyle sürdürdü: “Türk kökenli bir kişinin mağazadan hırsızlık yaparken yakalandığına ilişkin haberde köken belirtmenin gerekli olup olmadığı sorusunu geçmişte de sorduk, bugün de soruyoruz. Hangi nedenle bu kişinin Türk olduğu belirtildi? Bunu belirtmek burada yaşayan bütün Türkler açısından ayrımcılığa yol açabilir.”

Alman Basın Konseyi tarafından hazırlanan ve 1973 yılında yürürlüğe Basın Kodeksi’nin 12’inci maddesi haberlerde her türlü ayrımcılığa neden olabilecek ifadelerden kaçınılmasını öngörüyor. 12’inci maddenin 1’inci paragrafında da bir failin etnik kökeni ve milliyetinin belirtilebilmesi için ancak geçerli bir nedenin bulunması gerektiğine, aksi takdirde o azınlık grubuna yönelik önyargıların körüklenebileceğine dikkat çekiliyor.

Tillmanns son yıllarda Türkiye kökenlilere yönelik bu tür şikayetlerin azaldığını ama suç olaylarında failin etnik kökenin belirtilmesine ilişkin tartışmaların sürdüğünü işaret etti. Tillmanns, yılbaşı gecesi Köln’de kadınlara yönelik toplu tacizde bulunanların kuzey Afrika kökenli mülteciler olduğunun anlaşılmasının ardından konunun basına yansıyış şeklini buna örnek olarak gösterdi. Gelen şikayet ve soruların ardından konuyu Alman Basın Konseyi olarak derinlemesine tartıştıklarını ifade eden Tillmanns, failin milliyetinin yazılması konusunda “haber merkezlerinde kuşkular oluştuğunu anladıklarını, bunu aşmak için de uygulamaya dönük bir kılavuz hazırlığı” içinde olduklarını söyledi.

Türk gazetelerine de kınama

Alman Basın Konseyi’nin yetki alanına Almanya’da yayımlanan Türk gazeteleri de giriyor. Genel Sekreter Tillmanns, sık olmamakla birlikte Türk gazetelerine yönelik şikayetler de aldıklarını, bu durumda ilgili haber ve köşe yazılarını Almanca’ya çevirterek değerlendirdiklerini söyledi. Alman Basın Konseyi’nin internet portalındaki bilgilere göre, Hürriyet gazetesine Basın Kodeksi’nin titiz çalışmaya ilişkin ikinci maddesini ihlâl ettiği için 2001 yılında kınama gönderildi. Gazete, 1994 ve 1999 yıllarında da kınamaya maruz kaldı. 

Bir yılda 2 binden fazla şikayet

Alman Basın Konseyi’nin 2015 yılı raporuna göre, geçen sene 2 bin 358 şikayet başvurusunda bulunuldu. Şikayetlerin bin 130’u özel kişiler tarafından gerçekleştirildi.

Değerlendirilen şikayetler eğer haklı bulunursa, Konsey Basın Kodeksi’nin ihlâl derecesine göre, ilgili gazete veya dergiyi eleştiriyor, ihtar ediyor veya kınıyor. Konsey, bu şikayetlere ilişkin olarak geçen yıl 35 yayım kuruluşunu kınadı, 82’sine ihtarda bulundu. Genel Sekreter Tillmanns, bunun bir ceza değil, meslektaşlar arasında eleştiri olduğuna dikkati çekiyor. Tillmanns, Basın Konseyi’nin kararlarının ilgili yayım kuruluşunda tartışılmasının da önemli olduğuna işaret ediyor.

Almanya’da basın ne kadar özgür?

1950’lerin başında Alman hükümeti tarafından hazırlanacak basın yasasını engellemek için kurulan Alman Basın Konseyi’nin çalışmaları gazeteci ve yayımcıların gönüllü özdenetim esasına dayanıyor. Konsey Genel Sekreteri Tillmanns, “eğer biz bu özdenetimde bulunmasak belki de siyasetçiler bu konuyla daha fazla ilgilenecekti. Bu hoşumuza gitmeyecek, yasalara aykırı bulacaktık. Bu nedenle devletin basını kontrolü yerine gönüllü özdenetim şart” şeklinde konuştu.

“Almanya’da basın ne kadar özgür?” sorusuna ise Tillmanns “Almanya’da basın görece özgür” şeklinde karşılık verdi. Almanya'da "güvenliğe ilişkin yasaların basın özgürlüğünü tehdit ettiğine” işaret eden Tillmanns, “tanıklık yapmama hakkı, haber kaynağının korunması” gibi gazetecilik açısından önemli olan ilkelerin "terörle mücadele veya güvenlik nedeniyle feda edildiğini” söyledi. 

(DW/Jülide Danışman)