Leipzig Üniversitesi’nin 2002 yılından bu yana yaptığı Almanya'da otoriter ve aşırı sağcı eğilimlerin yaygınlığına ilişkin araştırmanın sonuncusu çarşamba günü kamuoyuna tanıtıldı. Buna göre Almanya'da İslam karşıtlığının ve aşırı sağcı eğilimlerin arttığı gözleniyor.

Berlin'de yayımlanan
 Die Tageszeitung (taz) gazetesinin araştırmanın sonuçlarına ilişkin dünkü yorumu şöyle:


"Nefret sarmalından çıkabilmenin yolu, bakış açısını değiştirmekten geçiyor. Politikaları, aşırı sağın ajandasına müteakip yabancılardan duyulan kaygılardan ziyade, üst sınır ve kota tartışmalarından sıyrılarak toplumda hakim olan hoşgörü ve misafirperver anlayış üzerinde yoğunlaştırmak önemli. Ancak bu grubun sesini daha fazla yükseltmesi şart. Bu konuda faydalı işler yapan, etkin olan kişileri göz önünde pek görmüyoruz. Bu konuda en çok konuşanlar İslam ya da mülteci düşmanları yani azınlık. Şu anki kutuplaşma aynı zamanda yeni bir fırsat da doğurmuyor değil. Şu ana kadar gizli kapaklı var olan nefret gün yüzüne çıktı. Kendini demokratik olarak addedenlerin buna mesafe koymaları ve kendi değerlerini canla başla savunmaları şart. Ancak buna kendi çevresinden başlamalı. Zira Yeşiller'in bile yüzde 15'i araştırma sonuçlarına göre aşırı yabancılaşmadan dem vuruyor ve her beş kişiden biri Müslümanlara karşı ön yargılı. İnsanın içini rahatlatan sonuçlar değil bunlar."

Frankfurter Rundschau gazetesinin aynı araştırmayla ilgili yorumunda da şu satırlar dikkat çekiyor:

"Bilim insanları daha on yıl öncesinde aşırı sağcılığın toplumun genelinden uzak sadece küçük bir kesime özgü olmadığını ve orta kesimde de varlığını hissettirdiğini kavramışlardı. Günümüzdeyse aşırı sağ görüşte olduğunu ortaya koymaktan çekinmeyenlerin sayısı arttı. Bunu örneğin aşırı sağcı Almanya için Alternatif Partisine (AfD) oy vererek ya da yabancılara yönelik şiddete açık destek vererek yapıyorlar. Leipzigli araştırmacılar günümüz toplumunda köken saplantısı ve otoriter görüşlerin neden bu denli güçlü olduğu sorusuna haklı olarak yöneliyor. Ancak siyasi açıdan uygulanabilecek pratik bir sonuca varabilmiş değiller. Bu anlaşılabilir olsa da hayal kırıklığı yaratmıyor da değil. Elden gelen yegane şey toplumun sağduyusuna güvenmek. Zira bu konuda Hristiyan Birlik Partileri ve Sosyal Demokrat Parti'den daha fazla duyarlı olunduğu ortada.
DW / Meltem Karagöz