Bir dostumuz soruyor, Alevi ayaklanmalarıyla ilgili farklı, konuşulmayan yanlar var mı?

Yanıt, herkesi ilgilendiriyor.

Aleviler tarih boyunca sadece ayaklandı mı ki sürekli ayaklanma konuşuyor, Alevi ayaklanması tartışıyoruz?

Osman Öcalan Akit tv.de aynen şöyle söylüyordu; Aleviler isyan etmek, ayaklanmaktan başka bilmezler.

Bu adam PKKnın kurucu önderlerinden idi. PKKnın bayrağı isimler, adına akademiler kurulanlar da hep Alevi gençler idi.

Piyasada Alevililkle ilgili yazılmış, yazılmakta olan kitapların hemen hepsi aynı minvalde konuşuyor, Aleviler şöyle isyan etmiş, böyle adalet özgürlük eşitlik için ayaklanmışlar, katledilmişler falan.

Dinciler de benzeri şeyler söylüyorlar yüzyıllardır, Kızılbaşlar mülk düşmanı, devlet düşmanı, din düşmanı, kızlı erkekli dans ederler, içki içerler, maraza çıkarırlar.

Amerikan gazeteleri de her fırsatta Türkiye'de Alevi ayaklanması bekleniyor diye fısıldıyor.

Heryerde sürekli Alevileri ayaklandırmak için konuşuyorlar, kitaplar da yazılar da, tartışmalar da o amaca hizmet ediyor.

Suriye'de, Irak'ta şu an yıllardır Alevi katliamı yapılıyor, Aleviler isyan mı etmişlerdi?

Nesimi isyan ettiği için mi derisi yüzülmüştü?

Pir Sultan asi olduğundan mı ipe çekilmişti?

Ahi Evren ve Hacı Bektaş, Kırşehir Valisi Nurettin Caca tarafından islam bilgisi imtihanına tabi tutuluyorlar, Hacı Bektaş imtihanı geçiyor, hayatta kalıyor, Ahilerin Pir'i Ahi Resül diye anılan Ahi Evren imtihanı kazanamıyor ve idam ediliyor, 30lu yaşlarında, iki çocuğu yetim kalıyor Hacı Bektaş'ın yanında, dergahında büyüyorlar.

Ama Ahi Evren adıyla üniversite kurdular, 100den fazla kitabı olan bir islam alimi diye lanse ediyorlar riyakarlar, bir tane kitabını da göstermiyorlar kimse de nerde bu 100 kitap diye sormuyor?

1600lü yıllarda, tüm zanaat halen Ahilerin yani Alevi Türkmenlerin elinde. Yani hepsi zenaatkar, şehirli, okumuş, üretken insanlar. Devlet yasa çıkartıyor, Türklere zenaatı yasaklıyor, resmen ellerindeki tüm işyerlerine, çarşılara komple kayyum atanıyor ve zenaat hıristiyanlara devrediliyor, zimmet ediliyor. O tarihten sonra hıristiyan ahali üretimi, zenaati, okumayı, medeniyeti eline alıyor.

Aynı yasayla Ticaret Yahudilere devrediliyor, tüm limanlar, para borsa işleri Yahudilerin eline veriliyor.

Aynı yasa ile devlet memurluğu Sünnilik esasına bağlanıyor, yani Nakşibendilerin kontrolüne devrediliyor, Yani bugünkü iktidarın temelleri 400 yıl önce atılıyor.

Kızıl-Türklere şehirlerde yaşam yasaklanıyor, ya nakşi sünni olacaklar, ya Hristiyan veya bedeli yoksulluk, cehalet ve hammallık.

Hammallığı da kabul etmeyenler Bektaşi dergahlarına sığınıyor, orda üretmeye devam ediyorlar, türküler klasik musiki olarak şaha kalkıyor, ebru sanatı, hat sanatı, masallar, keloğlan masalları, Nasrettin Hoca fıkraları, Bektaşi fıkraları ile gümbür gümbür bir kültür yaşamaya devam ediyor ama giderek yoksullaşan ve şehirlerde kenar mahallelere, kırsala itilen, dışlanan bir süreç başlıyor. Halen tüketmekle bitiremediğimiz kültür işte bu kültür. Dil o dil. Dilin duygusu o duygu. Sabah duası Hayırlar ola, uğurlar ola, geçmiş ola, kolay gele... dile dağıtılmış En el Hak tohumları Gülbenkler.

Nihayet 1825 yılında Bektaşiler İstanbul'da İngiliz askerlerini Dolmabahçe'de denize atıyorlar donanmasını kovuyorlar. İşte bunun üzerine, 1 yıl sonra, (karşı) devrim,Tanzimat ilan ediliyor, Yeniçeriler hepsi öldürülüyor, tüm Bektaşi dergahları Nakşilere aktarılıyor, Bektaşi Babaları öldürülüyor, Bosna'dan Mısır'a kadar.

Modernleşme/tanzimat hareketinin motoru Nakşibendi tarikatı, arkasında ağalar ve İngiltere. Tanzimat modernizmi ile Osmanlı dağılıyor, Düyunu umumiye denilen sömürge valiliği dönemi başlıyor. Batıcı aydıncıklar halen bu dönemi överek anlatıyorlar. Günümüzde aynısını bir daha yaşıyoruz. Osmanlının çöküşünden, Türkiye'nin çöküşüne. Son kalıntılar temizleniyor.

İstanbul'a bin yıldır Konstantinopolis diyen ısrarla İstanbul adını ağzına almayan Avrupa'nın hükümranları ellerini ovuşturuyor.

HDP vekili Altan Tan diyor ki, Türklere dini de diyaneti de biz öğrettik.

Biz dediği kim, Nakşibendi tarikatı ve kendisi Kürt ağası.

Sadece din ve diyanet değil, millet olmayı da bunlar öğrettiler. Türkçülüğün Esasları adlı bir kitap yazdılar, İttihat Terakki partisinin ve sonra Cumhuriyetin resmi ideolojisi oldu.

Tarih boyunca büyük imparatorluklar kurmuş bir ulusa dini de diyaneti de millet olmayı da Altan Tan gibi ağalar ve şeyhler öğretti ve öğretiyor. Öğretmiyor, dikte ediyor. Çöküyor.

İslam adıyla çöküyor, millet adıyla çöküyor, din diye çöküyor, bilim diye çöküyor, sol diye çöküyor, sağ diye çöküyor. Alpaslan Türkeş de aynı tarikatlarla ülkücü hareketi kurmuştu, ülkücü oluyor çöküyor, mafyacı oluyor çöküyor. Her taşın altından ayın tarikat ve aynı ağalar çıkıyor. Kurumsal olarak hareket ediyorlar, bireysel davranmıyorlar. Hani dava diyorlar ya işte o dava. 4 Kürt ağa-şeyh aşiretinden hem HDP'li hem AKPli milletvekili var. Bugünkü AKP lideri Barzani müridi, yani iktidar Barzani tarikatı Nakşibendilerin iktidar oldu. Özal da öyleydi.

İlk çökmeleri 1400lü yıllara kadar uzanıyor, Fetret devrinde, kiliselerle ittifak yapıp Kızılların elinden payitahtı alıyorlar, Bedrettin ve yoldaşlarını, Rumeli ve Ege'de kılıçtan geçiriyorlar. Harem açıyorlar, Payitahta Türkmen kadın giremez oluyor.

600 yıldır kademe kademe çöküyorlar.

En önemlisi algılara çöktüler, duygulara çöktüler, bilince çöktüler.

Aşk atına kendisi süvar'olan Erenlerin kurduğu yol, aşk yolu, unutuldu, kendisi süvarolamayan entelektüel kolaycı ağızlarda aşk atına şovalye arayışlarına dönüştü, Düyunu umumiyeci entelektüellik, birileri gelsin kurtarsın, birileri gelsin aşk atına binsin. Mühim olan atın yürümesi, şehvet ve şöhret susuzluğunun kandırılması.. Aşk atına kimleri bindirmedik ki, Fransız Jan Pier, Karl Marks, Lenin, Enver Hoca. Bir alt seviye Castin Biber, Con Wayn. Biraz daha alt seviyede Müslüm Baba, tarikat şeyhine, ağaya 2. 3. 4. karı olabilmek bile artık aranan, özlenen bir at. At yürür de nereye yürür, dizgini kime verdinse o ellere yürür.

Kızıl Türk isyan ediyor ama bu isyan birilerinin istediği gibi sokakta veya dağda bayırda değil, Batın'da, gayb aleminde, mülkün derinlerinde bir isyan. Orda çözülecek bu iş, Dolunay'ın görünmeyen tarafında.

Çünkü sizin dışarı diye gördükleriniz, dışarı değil, içerinin bir katı, katmanı. O katmana dışardan giderseniz, zebanilere yem olursunuz, o katmanlara içerden açılan yola ise, kendi aşk atına kendi süvari olan, Gazi Erler, Bay Kadınlar, erdem ve kademle, Şema koşan pervane olur, yana yana külünden kuburundan, kibirinden şehvetinden kurtulur, kendi ışkıyla ulaşabilirler.

Bir ayaklanma var evet, dışardaki sonbaharın kışa gidişini engelleyemezsin ama o sonbaharın içimizdeki kökünden yazbahara Ay'a'klanmalar var.

Bu devrim başka devrim olacak,

aşk ile.