Neoliberalizmin at koşturduğu bir dünyada her yer birbirine yakınlaştı, iki köy kadar oldu yakınlıklar. Çokuluslu şirketler, küreselleşme yalanına bu yakınlığı katıp ellerinin değdiği her yeri haram, her yeri gayya kuyusuna çevirdiler. Geçtikleri yeri bir çöle çevirip bırakın insanı, ne bir hayvana ne bitkiye yaşama şansı verdiler. Artık, güller eski gül değil, bülbüller ahu zar dilli…

   
Tarih, bir tekerrürden ibarettir, diyorlar. Yalan!  Yalan olmasına yalan da  bu Hülagü Han atlıları ne zaman geçti buradan? Neden her yan yağma, her yan korkuya kesilmiş?

  Seyyid Nesimi, Hallacı Mansur, Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Kaygusuz Abdal mahcup. Biz, derler, biz bunun için mi öldük?

    Postmodernizm, hayatımızı bir ıslak çarşaf gibi sarıp kanımızı, kültürümüzü emerken hiçbirimizin dermanı yok.  Sinsi bir ideolojinin hain planı her yanı sarmış. Varsa yoksa tüketim… Bize biçilen değer bu. ‘’Sen tüket, sen düşünme.’’ diyen çirkin söylemler meşrulaştırılıyor.

    Gülten Akın ‘ın ‘’Ah, kimselerin zamanı yok durup anlamaya ince şeyleri’’ sitemine kimse aldırmaz. İnce şeylerimiz, insan yanımız kaybolurken neden bir ölü toprağı üstümüzde?  Bu toprağı atan kim? Kimse, kimseye el uzatmaz ve kimse, kimsenin kimsesi değil.  Ne zaman geçti buralardan Cengiz Han orduları?

      Ahmet Arif, Nazım Hikmet, Enver Gökçe, Deniz Gezmiş, Leyla Gencer, Ruhi Su kırgın. Biz, derler biz bunun için mi öldük?

       Avrupa, bütünleşirken geri bıraktırılmış coğrafyalara parçalanma düşüyor. Ne kadar parçaya ayrılırsanız o kadar renksiniz, zenginsiniz deniyor. Bilmiyorlar mı ki Yugoslavya’dan bir renk çıkarıldığı için o Yugoslavya yok oldu.

      Sartre, Camus, Russell, Heraklitos,  Marx, Kant şaşkın. Biz, derler, biz bunun için mi öldük?

      Ortadoğu, dipsiz kuyudur, derler. Yalan!  Emperyalizmin, Ortadoğu’da  at koşturduğu için  orası  dipsiz kuyudur. Emperyallerin terörü, istihbaratları, çirkin oyunları olduğu için Ortadoğu dipsiz kuyudur. Başka bir şey değil.  Bize biçilen de ya parçalama ya yok olma . Hitler ölmedi mi? Pinochet  ölmedi mi? Kimdir bu talan sürüsü?

      Köroğlu, Dadaloğlu, Baudlaire, Andre Gide, Gogol, Gorki, Yaşar Kemal, başlarını  kaldırmış bağırırlar: Biz, derler, biz bunun için mi öldük?

      Ağzımızın tadı kalmadı. Derler ki yediklerimizde tat yok da onun için ağzımızın tadı kalmadı. Yalan! Yediklerimiz tatsız olduğu için değil, tadımızı kaçırdıkları için hiçbir şeyden tat almıyoruz. Nimetimizle, ekmeğimizle oynuyorlar.

  Voltaire, Jean Jack Rousseau, Montesquieu, ah güzelim Rosenberg, ah yiğit Spartacus… Yiğit şeyh Bedrettin, ah çocuk Berkin, ah koca koca adamların elinde can veren gencecik Ali Korkmaz… Hayır, derler, hayır, biz bunun için mi öldük?

    Hakkımız varsa eğer birilerinde bir gıdımda olsa, helal etmiyoruz hakkımızı, biz bunun için öldükse bize de yazıklar olsun! Tarihin yiğitleri mezarlarında ayaklanmış, bizde ne bir ses, ne bir kelam.  Hava tam da üstümü ört ki ölem havası…

     Ah, halimize tarih ağlasın, insandan dertli kuşlar ağlasın. Değil mi Gülten Akın?