Britanyalılar kararlarını verdiler: AB üyeliğinden çıkıyorlar. Britanyalıların verdiği kararın etkileri şüphesiz büyük olacak. Türkiye’nin AB üyesi olup olmayacağı tartışılırken, şimdi »AB’nin geleceği var mı, yok mu?« sorusu gündeme oturdu. Gerçekten de asıl yakıcı olan soru bu, kendisini oldum olası »yaşlı kıtaya« ait görmeyen Britanya’nın üye kalması veya ayrılması değil.

Avrupa’daki toplumsal ve siyasî sol, her zaman AB’nin Avrupa’ya sosyal standartları, refahı, özgürlükleri ve barışı getireceğine inanmıştı. Reformist sol partiler hâlâ »sosyal Avrupa« olabileceği hayalinin peşinde koşuyorlar. Ancak 2000 Lizbon Zirvesinden bu yana olan gelişmeler, mütemadiyen sürdürülen neoliberal dönüşümler ve artan militarist saldırganlık, bu hayallerin gerçekleştirilemeyeceğini çoktan kanıtladı. Emperyalist-kapitalist dünya düzeninin fırtınaları reformist hayalleri karabasana çevirdi bile.

AB, en gericileri ve en saldırganları olan F. Alman emperyalizminin patronajı altında Avrupa’daki emperyalist güçlerin iktisadî ve siyasî yapılanması hâline geldi. AB, Avrupa’daki sermaye gruplarının, silah tekellerinin çıkarlarını temsil eden, bu çıkarların kollanması için dünya çapında kanlı ihtilafları ve savaşları teşvik eden, bunlara çeşitli biçimlerde katılan, üye ülkeler arasında eşitsizliği ve kör rekabeti derinleştiren, üye ülkelerde ve Avrupa’nın çeper ülkelerinde neoliberal dönüşümleri ve militaristleşmeyi dayatan, antidemokratik, saldırgan ve gerici bir konglomera hâline gelmiştir.

Aynı zamanda F. Almanya’nın iç pazarıdır ve ABD emperyalizminin hem yanında, hem de rakip olarak karşısında duran F. Alman emperyalizminin dünya çapında »düzen kurucu güç« olma hedefinin manivelası durumundadır. Bir kere Euro bölgesi sadece F. Alman ihracatına yarıyor. Çekirdek Avrupa dışındaki üye ülkeler F. Almanya’daki, düşük ücret sektörüyle de desteklenen üretkenlik gelişmesiyle başa çıkamıyorlar. En son Yunanistan örneğinde görüldüğü gibi, sosyal kısıtlamalar, ücretlerin ve emekli aylıklarının düşürülmesi, özelleştirmeler, düzensizleştirmeler ve uygulanan tedbirler, GYSH’nın düşmesini ve ülkenin borç batağına daha çok batmasını engelleyemiyor. F. Alman emperyalizmi, artık Wehrmacht ve Panzerlerle değil, iç pazarı kurarak ve bankalarıyla Avrupa’yı tahakkümü altına alıyor.

AB ve Euro ile halkların ezici çoğunluğu lehine olacak bir gelişme olanaksız hâle gelmiştir. Bir çok AB ülkesinde çoğunluk bunun farkındadır. Reformist solun geçek bir alternatif çıkartamaması ve egemenlerin topyekun demagojik saldırısı karşısında sağ popülist ve AB karşıtı ırkçı-faşist partilere yönelmektedirler. Ancak bunun da boş bir hayal olduğunu, radikal veya ılımlı olsun, sağın her zaman sermaye ve emperyalizm lehine hareket ettiğini göreceklerdir. Bir zamanlar barış ve sosyal adalet vaadiyle kurulan, milliyetçi ulus devleti aştığı iddia edilen AB, tam tersine dünya çapında savaşları ve milliyetçiliği körükleyen, sömürüyü katmerleştiren bir yapı hâlindedir artık. Britanyalıların sadece bu kararla sömürü ve savaşlardan kurtulabilecekleri pek söylenemese de, AB’nin yıkılıp, yerine gerçek demokrasiyi, sosyal adaleti ve eşitliği sağlayacak bir yapının kurulması gerektiği ortaya çıkmıştır. Bu da ancak sosyalizmle mümkün olacaktır.

25 Haziran 2016